Acılar henüz bitmemiştir.
Tahsin Uzer'in kızı Nedime ve oğlu Selahattin için hâlâ tehlike devam etmektedir. Kavala’dan gelen doktor İstofo’nun tavsiyesi İstanbul’a gitmeleri yönündedir. Tahsin Bey annesi ile birlikte eşi Mediha Hanım ile çocuklarını İstanbul’a gönderecektir. Nedime İstanbul’da hastaneye yatırılmıştı. Tahsin Bey iki hafta sonra ikinci bir telgraf alacak, İstanbul’a geldiğinde kızını hiç iyi görmeyecekti. Ama babasını tanımıştı. Belki de onun gelişini
beklemişti. Aile ikinci acıyı da İstanbul’da yaşıyor, vefat eden kızlarını Eyüp Davutağa Camii bahçesine defnediyorlardı.
Dramalılar Tahsin Bey’in çocuklarının ölümü üzerine sabır ve başsağlığı dileyen 60 imzalı ilginç bir mektup göndermişlerdi. Bölgenin sayılı kişilerin imzasının da bulunduğu mektupta Dramalılar çok üzüldüklerini, ağlayıp sızladıklarını, ancak vatanın felaketli ve acınacak durumunda insanın şahsi felaketlerini unutarak ciddiyetle işe sarılmaları gerektiği, şehri terk edeceği şeklindeki haberlere çok üzüldüklerini, sancaklarının selameti için görevine devam etmesini istiyorlardı.
İki çocuğunun ölümü anne baba kadar Hatice Hanımı da yıkmıştı. Mediha Hanım ile oğlu Selahattin’i alıp Drama’ya dönen Tahsin Bey bir süre sonra annesinin de hastalandığı haberini alacaktı. Derhal İstanbul’a gelen Tahsin Bey’i yine acı bir son bekliyordu. Hatice Hanım ellerini avuçlarının içine almış:
”Oğlum Tahsin, Allah seni berhüdar etsin, Cuma namazını terk etme, kardeşin Hüseyin’in çocuklarına bak ve Mediha’ya küpe al.” dedikten sonra vefat etmişti.