Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Derya şahin

Derya şahin
@dryshnn
Yalnız ve tefekkürle geçirdiği yaşamlarını bırakıp insanların arasında sonsuz kötülüklerle dolu şehirlerde yaşamayı seçen kişilerin başına gelecek olan budur.
Reklam
“Ne yapıyorsunuz?” “Şahinimi besliyorum.” “Rüzgâra dönüşmeyi başaramazsam öleceğiz,” dedi delikanlı. “ o zaman şahini beslemek neye yarar?” “Sen öleceksin,” diye yanıtladı Simyacı. “Ben rüzgâra dönüşmeyi biliyorum.”
Sayfa 164Kitabı okudu
Oysaki varlığımızı, alın terimizi eşyalara harcamamalıydık. Bir gömlek, bir tişört, bir pantolon bir insanı daha güzel yapmaz. Konuşma şeklin, aklın mimiklerin, bakışın, gülüşün, kendine ve diğer insanlara hatta diğer bütün canlılara verdiğin değer ve saygı seni güzel kılar. Daha fazla eşya satın almak yerine anılar biriktirmeli. Daha fazla şeye sahip olmak yerine yaşamayı tercih etmeli. En büyük zenginlik sahip olduğumuz anılar ve tecrübelerde. Bunları parayla satın alamazsınız.
Sayfa 229Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Toprakla uğraşan insanlar beni seviyordu ama binalarda çalışan insanlarla enerjim tutmuyordu. Çünkü toprak ruhu beslerken, beton ruhu emiyordu.
Sayfa 212Kitabı okudu
Üstünde incecik pilili, koyu mor bir elbise vardı. Eteğinin boyu dizinin birkaç santim üstündeydi ve ben bir an için fahişe elbisesi olduğunu düşündüm, ta ki Laura onu Paris’teyken babasının aldığını söyleyene dek. İnsanın babasından gelen bir hediye edepsiz olamazdı. Babasının verdiği hediye bana kadının fahişe olmadığının kati göstergesi gibi gelirdi. Bu uyumsuzlukla -sevilen kız evlada verilmiş fahişe elbisesi gibi bir elbise- yemek bitip tabaklar kaldırılana dek epeyce mücadele ettim.
Sayfa 261Kitabı okudu
Reklam
Nine tam bir doğal afetti; sabırsız, saldırgan, kendinden emin. Ona bakmak, bir adım geri kaçmak demekti.
Neye gülüyordu bu kız sürekli, neydi onu bu denli mutlu eden şey? Düşünemeyen beyni olabilirdi. Sanırım en az düşünenler, en çok mutlu olanlardı.
Sayfa 175Kitabı okudu
Ne bir yerde gölgeyim, ne göklerde ışık. Sadece esiyorum, başım boş kafam karışık…
Sonuçta her şey algı meselesi dostum. Sen neyi nasıl görmek istiyorsan öyle görürsün, beynin filtre eder ve önüne sunar. Sen de kabullenirsin. Her şey düşünceden ibaret. “Gül düşün ki gülistan ol.” dedim. İyi şeyler var, yeni ve güzel şeyler...
Ve birazdan ilk sorgu başlayacaktı. Toprak, toprağa! Kul, Rabb’ine kavuşacaktı.
Reklam
Dördü de delikanlı çocuklara benziyordu. Yine de birlikte bir çuval tuz yemeden insan insanı tanıyamayacağından kumaşlarının türünü zaman gösterecekti.
Batman’da bin kişilik salon yetmedi seminerinizi izlemek isteyenlere. Ki geniş bir duyuru da yapılmamıştı. Nerede sahnedeyseniz aynı görüntü. Ve siz az önce -not aldım- “o kadar kişi gelmiş, işte diyorum kuşlar, bende simitler biriktirmişim, bu simidin yani bilginin ne anlamı var kuşlar olmasa” dediniz.
Sayfa 528Kitabı okudu
Farkına vardım ki, Ayşen, eğer okumak istemiyorsa, bohem hayatı yaşamak istiyorsa bu onun hayatı. Ben elimden geldiği kadar -eğer isterse, sorarsa- ona yardım edebilirim.
Sayfa 388Kitabı okudu
Birilerinin karşısına çıkıp konuştuğum zaman bir otorite olarak görülmek istemiyorum. Sorgulanabilecek, tartışılabilecek bir insan olmak istiyorum. Diyalog kurulabilecek bir insan olmak istiyorum. Eğer unvanımı kullanırsam, bunun bir otorite tavrı içerisinde “Ben sizden daha iyi biliyorum” tavrı içerisinde olduğumun belirtisi olur kuşkusu var bende. Çünkü şunu görüyorum ben; korku kültürü içerisinde unvan çok önemli. Ondan dolayı unvan kullanmak, korku kültürü içerisinde güç, çok önemli olduğundan dolayı, unvan o gücün simgesi olmuş oluyor.
Sayfa 380Kitabı okudu
“ ... bu yüzden ergen beyni yepyeni bir Ferrari’ye benzer; deposu yakıt doludur ve yola çıkmaya hazırdır, ama henüz yola çıkartılıp test edilmemiştir. Farklı bir benzetme yapmak gerekirse, aracın motoru yüksek devirde çalışmaktadır, ama hangi yöne gideceğini tam olarak bilemez.”
“Beni tıp alanına yönlendiren en önemli ‘basımlama’ anını Greenwich Academy’de katıldığım bir dokuzuncu sınıf biyoloji dersinde yaşadım. Bu dersin benim için en zevkli ve en hatırda kalır bölümü, hepinize kesip incelememiz için birer domuz cenini verdikleri bölümdü. Sınıf arkadaşlarımın çoğu, bu küçük memelileri kesip biçmeleri kendinden istendiğinde koltuklarında yığılıp kalmış, bazıları mideleri bulandığından kızlar tuvaletine koşmuş, ama aralarında benim de bulunduğum az sayıda öğrenci verilen bu göreve balıklama atlamıştı. ~Bilimciler o anda geleceğim yazar, avukat ve iş adamlarından ayrılmıştı~ .
Reklam
“Çiftçi tutumu” diyorum ben buna. Diyorum ki, “Çiftçi ağaç yetiştirmez, ağacın yetişmesi için ortam hazırlar. Yetişme işini ağaç yapar; zeytinse zeytin olur, bademse badem olur, fındıksa fındık olur. Yani “Sen fındık olacaksın” diyemez çiftçi. Öyle bir gücü yok. Biz ana-babalar bu hatayı yapıyoruz.
Sayfa 300Kitabı okudu