Nizamü’l-Mülk, hikâyelerinden maksadının bunlardan ibret almak olduğunu bizzat kendisi izah ederek hükümdarın vasıflarıyla ilgili şunları söyler:
“Yoksa kitabımızın maksadı masal anlatmak değildir. Gayemiz müreffeh çağlar çatıp işlerin istikrarlı olmasının alameti iyi bir hükümdarın zuhur edip bozguncuları tepelemesi, görüşlerinin ayniyle sabit olması, vezir ve pîşkârânının iyi ve asil olmaları, işi ehline vermeleri, iki meşguliyeti aynı kişiye, bir işi iki ayrı şahsa tevdi etmemeleri, sapkın mezheplilerle mücadele edip temiz mezheplileri terfi etmeleri, zalimlere karşı sert olmaları, yolları güvenli hale getirmeleri, askerlerinin ve riayetinin kendisinden korkmaları, sipah-sâlârlığı yeni yetme toy delikanlılara değil tecrübeli ihtiyarlara emanet etmeleri, kişiyi altın sahibi değil hüner sahibi olduğu için tutmaları, dünya menfaati için dinlerini satmamaları, her şeyi usulünce icra etmeleri, din ve dünya işlerinin uyumlu yürümesi için herkesi liyakatlerince istihdam etmeleri, herkese yeterliliği ölçüsünce iş buyurmaları, buna mugayir hareket ettiğinde hükümdarın müsaade etmemesi ve tıpkı kadim zamanlardaki gibi işleri adalet dengesi ve idare kılıcıyla tanzim etmektir.”
"Hayat, teselli olmaktır. Kişi teselli bulduğu şeyle yaşar, onunla hayattadır... Dünyanın oyuncaklarıyla teselli olan kişi 'dünya ile yaşayan' ; Rabbinin zikri ve meşguliyeti ile teselli olan kişi ise 'Mevla ile yaşayan' insandır."
Ebu Bekir (r.a.)
İslam dininin Peygamber Efendimizden sonra ikinci büyük şahsiyeti Hz. Ebû Bekir’dir (r.a.). İslam davası uğrunda eşsiz bir fedakârlık örneği ve sadakat timsali olmuştur. Hayatı baştan sona ahlak, fazilet ve yüce insanlık örnekleriyle doludur.
Hz. Ebû Bekir (r.a.), henüz peygamberlik güneşinin dünyamızı aydınlatmadığı o