Mihribân; sevgiye dönüşen, sevgi soluyan demektir.
Kimsenin yari Mihribân değil, bu çağ Mihribânsızdır.
Mihribân yoksuludur gecelerimiz, yani güneşsiz.
Sevgi Mihribânsızlaşınca insanlar hazzı, eğlenceyi, vakit geçirmeyi ve şehveti "aşk" sanıyorlar.
Arza hacet yok halim sana ayândır.
Dile gerek yok, sessizliğim sana beyândır.
Söze lüzum yok, susuşum sana kelamdır.
Kelâma ihtiyaç yok, aşk sana figândır.
Aşkın özü gam ve özlemdir. Âdem’in içinde özlem vardı. Kendi özlemiyle alıp veriyordu. İnsanlar ne zaman bir şeye erişirse, özlemle erişirler. Değilse, herhangi bir şeye fıtratlarında bulunan şeyle asla
erişemezler...
Ey karanlıkların gölgesinde tutsak edilmiş insan,
Kalbinin içinde seni bekleyen ışığın farkına var artık.
O ışık Cennet’te emanet edildi sana
O emanetle indirildin dünyaya
Ateşler içinde bir nurla
Beden çarmıhına gerildin sonra
Kalbinde açan bir gülle.”