Bir kez olsun, 'işte bu açık' diyebilsek, her şey kurtulmuş olur. Ama bu insanlar birbirleriyle yarışırcasına hiçbir şeyin açık olmadığını, her şeyin kaos olduğunu, insanın ancak kendisini çevreleyen duvarlar konusunda açık görüşlülüğü ve kesin bilgisi bulunduğunu söylüyorlar.
Ama yüzlerin toplamı yapılmaz. Benim olan bu yürek bile hep tanımlanmaz kalacak benim için. Varoluşum konusunda vardığım bu kesinlikle, bu güvene vermeye çalıştığım öz arasındaki çukur hiçbir zaman dolmayacak. Kendi kendime yabancı kalacağım hep.
Bunca çabaya ne gerek vardı? Bu tepelerin tath çizgileri, bu çarpıntı yürek üzerinde akşamın eli çok daha fazlasını öğretiyor bana. Başladığım noktaya geldim. Anlıyorum, bilim yoluyla olguları kavrayıp sayabilirsem de dünyayı kavrayamam.
Gerçekten de kim hakkında, ne hakkında, 'Bunu biliyorum!' diyebilirim? İçimdeki bu yüreği duyabiliyorum, var olduğu yargısına varıyorum. Bu dünyaya dokunabiliyorum, onun da var olduğu yargısına varıyorum. Tüm bilgim burada duruyor, gerisi kurmaca.
Bir insan için dünyayı anlamak, onu insanlara indirgemek, ona damgasını basmaktır. Kedinin evreni, karıncaların evreni değildir. 'Her düşünce insanbiçimseldir' gerçeğinin başka anlamı yok.
Aynı biçimde ve donuk bir yaşamın bütün günlerinde, zaman alıp götürür bizi. Ama ister istemez, bir gün gelir bu kez de bizim zamanı taşımamız gerekir.