İnsan kalmadı insanlık arasında
Kalan bir duaydı belki bir yalan
Kalan bir ümitti yani bir yalan
Kısaca bir hiçti insandan kalan
İnsanca yaşamak çok muydu insanlar için?
Neden vahşileşiyorlar birbirlerini öldürmek için?
Ölmeyecek miydik zaten? Bu ne sabırsızlık!
Canımı alınca bu can sana mı geçecek? Bu ne arsızlık.
"Her gecenin sonunda çıkarıp attım şu kalbimi
Ve her sabah uyandığımda içimde buldum yine seni
Bir deli düş kurdum ki içinde sadece sen ve ben
Kader bile değişir yeter ki sen istesen"
Yabancının artık, tanınmaz oldun bana karşı
Peşindeyim, sebebini bilmiyorum, belki seviyorum
Peşindeyim, kaç gündür bilmiyorum
Dost musun bana? Düşman olamazsın, biliyorum ama
Bazen farklısın, bir yabancısın artık, tanıyamıyorum.
Kitabın konusunu anlatacak hatta biraz da özetini yapacak olursam:
Sabahattin Ali'nin hayatından bazı parçalara yer vererek yazılan bir kurgusal biyografi. Samimi bir dille yazılan roman ve karakterimiz Sebahattin'in Sabahattin Ali hayranlığı ile ona benzeme, hatta fiziksel olarak aynı olma çabası sonucu Sabahattin Ali'nin biyografisini yazmaya karar vermesini anlatan romanda asıl soru gündeme geliyor: Sabahattin Ali'nin katili Ali Ertekin, hangi sebeple öldürdü?
Bu soruya cevap arayan Sebahattin, kafasında kurduğu bir kurgunun oturması için babasını, o çok sevdiği babasını, Ekrem Er'i, Demans hastalığını kullanmaya karar vermesiyle söylediği her şeyi not almaya başlar. Bir saatten sonra işler beklediği gibi gitmez, öyle ya Sebahattin'in hikayesi de burada biter...
Son olarak da Sabahattin Ali'nin ağzından kaleme alınan bir bölüm gelir ve roman da böylece bitmiş olur.
Yorumlamaya gelirsek, kitabı okuduktan sonra Sabahattin Ali hakkında hiçbir şey bilmeyen birisi bile "Sebahattin değildim ama ben de bir Sabahattin Ali hayranıyım!" cümlesini kuracağını samimiyetle söyleyebilirim..
Sabahattin AliBirol Öztürk · Gece Kitaplığı · 201893 okunma
Ağlama güzelim, ağlama
Gözyaşı ihanet olur sana
Değecek mi gerçekten bir başkasına
Haklısın, dayanamıyorsun ama
Yapılmıyor bir şey, elin kolun bağlı yaşa
Diyorlar ya insanlar eşittir
Eşitlik bu değil, olmamalı
Eşitlik kavramı "eşitsizlik" üzerine kurulmamalı
İnsanlar acımasız, insan insana acımaz
İnsan vahşidir, başkasına köle olsa bile değişmez
İnsan bir hiçtir, dört hikayeye muhtaç
İnsan vahşidir, bu asla değişmez
İnsanlarda nedense şöyle bir algı oluşmuş: anlaşamadığın biriyle 'saygı duyarak' veya 'ona karışmadan' onunla beraber vakit geçirmek, sözde anlaşmak. Oysa tanımadığın veya tanımak istemediğin birisine karşı saygı duyarsın, karışma hakkın olmaz. Eğer bir farklılık varsa ve bu zamanla sorunlara dönüşecekse o zaten ki bir arkadaşlık değil, olsa olsa içten içe dolan bir düşmanlık, bir kindir. Toplumsal tabakalaşmadan bahsetmiyorum, asla. Ama kavgaların azalması, daha doğrusu daha güzel bir dünya için bazı küçük gruplar oluşturulabilir, oluşturulmalı. Sözüm ona ki zaten gruplaşmalar daha doğrusu tabakalaşma yok mu? Halktan bir kişi ile bakanlıktan bir kişi eşit miydi yani? Tabakalaşma birnevi budur. Gruplaşma farklıdır. Eşitlik vardır, gruplar arasında kaynaşma olur, bir zümre olmaz, olmamalı da zaten.
Şimdiyse en kısa zamanda o kadını görmek istiyordum. İyice düşününce de bunu yapmamalı diyorum. En iyisi onu sevgilisinin gözlerinden göreyim. Belki kendi gözümle şimdiki kadar güzel bulmam. Böyle güzel bir hayali niçin bozayım?