Çocuk kendi kendisinin mimarı olmak ister ve kendi bireysel tarzında davranmak ister...
Yetişkin, çocuğun “benliği” ile kendi ben”liği arasında kesin bir mesafe koymak zorundadır. Kendi duygu ve düşüncelerini, bambaşka bir gelişim aşamasında bulunan ve farklı bir kişiliği olan çocuğa aktarmaya hakkı yoktur.
Reklam
Montessori eğitimcilerin çocuklarla ilişkilerinde çok hassas davranmaları gerektiğini söyler. Çocukların henüz kendilerini yetişkine karşı koruyamadıkları, bu nedenle yetişkinin her şeyi olduğu gibi kabullendiklerini, bunun sonucunda da tepkilerini ürkeklik, ağlama, uykusuzluk, aşırı korku biçiminde dışa vurduklarından bahşeder. Montessori’ye göre yetişkinlerin kendilerini çocuğu yargılama, hatta onu kırma hakkına sahip hissederken, çocuğun büyüklerine saygı duyması gerektiğini düşünmeleri büyük haksızlıktır.
Küçük çocuklar için önemli olan, yaptıkları işin sonucunda bir hedefe varmak değil işin yapıldığı süreçtir. Yani ellerini yıkayan bir çocuk, elleri temizleneceği için mutlu olmaktan çok onları yıkama süreciyle ilgilenir. Bu; giyinme, oyuncakları toplama, bulaşık yıkama gibi çocuğun yapmaktan hoşlandığı tüm işler için geçerlidir.
Montessori hayal gücünü, doğanın, sadece insana vermiş olduğu bir tanrı vergisi olarak değerlendirir. Eğer böyle olmasaydı insanların asla ilkellikten kurtulamayacaklarını söyler.
Maria Montessori masallara karşı değildir, ama çocukların masallarla doğru yaşta tanışmalarını ister. Yedi sekiz yaşındaki bir çocuk masalları dinlediğinde kazançlı çıkar, ama çocuğun gerçek ile hayal arasında henüz ayrım yapamadığı 3 ile 4 yaşlarında masalların zararlı olabileceğini düşünür.
Reklam
15 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.