yazar maurice blanchot’nun felsefe-düşünce türünde(?) kitabı. birbirlerine hissettiklerini tekrar tekrar hatırlamaya çalışan erkek ile kadının diyaloglarından oluşan, tür olarak romandan uzak (fakat romandaki gibi olayların da olduğu) bir metin. beklemek birleştiren, unutmak dağıtan unsur. silik bir zaman ve mekan algısı var. örneğin mekan konusunda bir otel odası olduğu belirtiliyor, bunun haricinde herhangi bir ayrıntı verilmiyor. diyaloglar şimdiki zamanda geçiyor fakat bir anda “ve kadın bir gün adama” diye devam eden bir cümle ile bu diyalogların farklı zaman aralıklarında geçtiği izlenimi veriliyor. mekan gibi zaman da çok fazla hissettirilmiyor, zaman bu diyaloglara hiçbir şekilde konu olmuyor. kadının varlığı konusu da tartışmalı bir konu. metin içerisinde adam birkaç kere kadının somut olarak gerçek anlamda varlığını sorguluyor, “burada olduğunuzdan emin olsaydım” gibi cümleler kurarak 2. bir kişinin varlığı hakkında (kadının) soru işaretleri oluşturuyor. felsefe konusunda zayıf olduğumu belirterek bir iki söz söylemek istiyorum. gerçeğin çok boyutlu olduşu bekleyiş-unutuş kavramları ile sorgulanıyor. anlama konusuna gelirsek bulut gibi düşünüyorum. bulut gibi görünüşte hafif, görünüşte anlaşılmaya açık. gerçekte ise bulut gibi ağır, anlaşılması zor bir kitap. metinin sonunda benim vardığım sonuç "bekleyiş unutuşa gebedir". kitapta geçen şu cümle ayrılık acısı çeken takıntılı aşıkların son nefesinde kelime-i şahadeti olacak bir cümle; "tüm konuştuklarım arasında sadece onunla konuştum ve eğer diğerleriyle konuştuysam sadece onun yüzünden, onu unutuşum dahilinde (konuştum)"