"Onun bana nasıl baktığını, onun bir zamanlar beni nasıl sevdiğini düşündüğümde, hatırladığımda bir yanım hüzünle doluyor bir yanım da onun özlemiyle çoğalıyor. Onun değerinin ne kadar yüce olduğunu bilmek, anlamak ne müthiş bir şey. Onun bana verdiği sevgisi ne eşsiz bir şey... Şimdilerde sevdiğim birçok şey var fakat onun gibisi yok. Olmadı, hiç olmayacak da. Onun o çocuksu, masum, içten sevgisi... Onun o inanmışlığı, kendini tamamen bana bırakmışlığı... paha biçilmez. Eşsiz bir mücevher o. Belki sonraları belki şimdileri çokça hırçınlaştı, belki farklılaştı lakin hiçbiri mühim değil. Onun o tüm halleri, onun o tüm doğallığı, efsane... O en sade haliyle en iyisi, en harikuladesi. Onun o iyilikleri, o fedakarlıkları... Onun o makyajsız doğal yüzü, fönsüz normal saçları, sade giyimi buna rağmen bana hayranlık veren o görüntüsü... Bu hayatta tutulduğum, vurulduğum, aşkına saklı kaldığım yegane, harikulade varlık o, bir tek o..." (Jack Brighty'den)