Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

cemo

cemo
@entel_karinca
Sana dokunmak teni soyunmaktır yokluğa Tan ağarırken giyinmek kalabalık şehirleri Rütbesiz acıların kan kaybıyla vurulmak... Sana dokunmak birazda aşka benzer Destanlar vurulur sırtından Aşığın sazı kırılır,şairin sözü....
Diyalektik Materyalist
Marksist-Leninist
From Atina & İstanbul with love...
395 okur puanı
Mayıs 2022 tarihinde katıldı
Ömer Seyfettin 23 Şubat 1920’de şeker hastalığından ötürü son durağı olacak Haydarpaşa Hastanesi’ne kaldırılmış, 6 Mart 1920’de ise bu hastanede son nefesini vermişti. Bayazoğlu ünlü yazar Ömer Seyfettin’in hazin ölüm hikayesini şöyle anlatıyor: Şeker hastası olmuştu ve daha kötüsü bu maraz hızla ilerliyordu. Fakat bundan ne kendisinin ne de
Reklam
Bu topraklarda kutsanan aşk ve mutluluk değil, ayrılık ve acıdır… Birlikteliklerdeki tutku kutsanmaz da, ayrılıklardaki tutku kutsanır hep… Yaralarıyla mutlu olmaya daha yatkın bir kültüre sahibiz biz.. Meral Okay
Alaycılık bütün üslupların arasında belirginleşmeye başladı. Sadece ezberletilen şarkıları söyleyebilenler ortalıkta. Sevmeden aşık olanlar, kavga etmeden yenenler, cin olmadan adam çarpanlar yeni kurallar koydular sanki ve kaptırdı insanlar kendini bu düzene.” Meral OKAY

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Aşksız yaşam savları ya da zararsız aşk savları geliştirenler vardır, bunlar elbette bilinç açısından ve insan olma koşulları açısından sorunlu kişilerdir. Acısız aşk formülleri geliştirenler arasında bu konuda son derece ciddi olması gereken ruhbilimciler ve ruh hekimleri vardır. İnsan ruhundan sorumlu bu kişiler acısız aşk formülleri geliştirmeye çalışırken insanlara aşkta ölçülü olma önerilerinde bulunurlar. Aşık olun ama kendinizi yıpratmayın! Aşkta çeşitli frenler koymaya çalışırlar, bunun için tutumlar belirler kurallar önerirler. Gerçek aşk bütün bu korunma yöntemlerini dışlar ve etkisiz bırakır.
Marie de France şöyle diyordu: ‘‘Aşkın ölçüsü budur işte Usunu koruyamaz kimse. ” Aşkta us inmelere uğramış gibidir, etkin olmaya kalktığı yerde batağa saplanır. Aşkın bir dert gibi ya da bir çile gibi algılandığı yer burasıdır. Aşık aşkından yakınmaya başladığında us etkisini tam olarak yitirmiştir.
Reklam
“Aşk gözle görmez gönülle görür” der Shakespeare. Gönlün mantığı genelgeçer mantığa ters düşer. Aşk her koşulda aykırılıktır. Aykırı sıfatı en çok aşka uygun düşer gibidir. Aşık kişi gün olur bile bile saçmalar. O artık kendinden, kendi denetiminden çıkmış gibidir. Bu yüzden aşk her zaman serüven tadı verir. Usun iyiden iyiye geri çekildiği yerde serüvencilik ruhu öne geçer.
Sevmek birbirinin yüzüne bakmak değil birlikte aynı yöne bakmaktır” der Antoine de Saint-Exupery. Ancak sevgi ve aşk ayrımını kesin bir biçimde ortaya koymak gerekir: aşk başka sevgi başkadır.
Eski Yunanistan’daki yaygın bir inanca göre aşk evrenin oluşumuna belirleyici bir öge olarak katılmıştır. Bunu şair Hesiodosun Theogonia’sında da apaçık görüyoruz. Buna göre, çok ama çok eski zamanlarda, henüz tanrılar ortada yokken, tam tamına bir düzensizlik egemendi. Adı Khaos olan bu düzensiz bütünlükten, türüm diyebileceğimiz bir yolla, Nyks (Gece) ve Erebos (Ölülerin bulunduğu dipsiz boşluk ya da Yeraltı) oluştu. Nyks, Khaos’un kızı, Erebos’un da oğludur. Eros yani Aşk, Nyks’in ve Erebos’un çocuğudur. Aşk’ın olmasıyla düzen ve güzellik karmaşanın ve dağınıklığın yerini aldı. Eros’dan Ether (Işık) ve Aitheros (Gün) oluşmuştur. Daha sonra Gaia ortaya çıkmıştır. Gece’den ve Yeraltı’ndan gelen Aşk’ın bir düzen ve güzellik etkeni olarak algılanması anlamlıdır.
Charles Baudelaire “Aşk eylemi büyük ölçüde işkenceye ve ameliyata benzer” diyordu. Ama o neye benzerse benzesin her zaman bir güçlülüğün anlatımıydı. Dante Alighieri ise “Aşk güneşi ve yıldızları yerinden oynatır ” demiştir...
XVI. yüzyılda fransız şair Clement Marot aşkı korkunun karşısına koyuyor ve şöyle diyordu: Korku karanlıktır, Aşk duru ve beyaz; Korku köledir, Aşk tümüyle özgür; Aşk yaşatır, Korku öldürür.
7,9bin öğeden 31 ile 45 arasındakiler gösteriliyor.