Belli bir bozgun yaşamışız
Her şeye ölüm dadanmış sanki
Kadınlar ki anne olmamak için direniyorlar
Erkekler ki savaşmayı tümden unutmuşlar
Çocuklar zaten hiç çocuk olmuyorlar
Çocukluk kalkmış dünyadan gibi
Her çocuk antik çağ filozoflarından bir kalıntı sanki.
Erdem Bayazıt - Aşk Risalesi
…
Belli bir bozgun yaşamışız
Her şeye ölüm dadanmış sanki
Kadınlar ki anne olmamak için direniyorlar
Erkekler ki savaşmayı tümden unutmuşlar
Çocuklar zaten hiç çocuk olmuyorlar
Çocukluk kalkmış dünyadan gibi
Her çocuk antik çağ filozoflarından bir kalıntı sanki.
…
Erdem Bayazıt,
Aşk Risalesi
…
Belli bir bozgun yaşamışız
Her şeye ölüm dadanmış sanki
Kadınlar ki anne olmamak için direniyorlar
Erkekler ki savaşmayı tümden unutmuşlar
Çocuklar zaten hiç çocuk olmuyorlar
Çocukluk kalkmış dünyadan gibi
Her çocuk antik çağ filozoflarından bir kalıntı sanki.
…
Erdem Bayazıt,
Aşk Risalesi
Üstadımın (Ruhu şâd mekânı cennet olsun) bu şiirini dinleken gülmüştü ilk önce , alaycı bir şekilde , sonra pür dikkat kesilip dinlerken (... adam doğru söylüyor..) diyerek iç geçirip , tekrar tekrar dinlemişti daha çok severek..
youtu.be/x1cZD5AZnGw?si=...
AŞK RİSALESİ
Dirilmek yeniden
Yerin uyanması gibi,
Ölüm muhakkak
Ve ölüm mutlak
Tek kapısıdır ölümsüzlüğün
Ölümle tanıştıktan sonra anladım
Sadece bir kimlik belgesi olduğunu yaşamanın
Ölüm Risalesi
A. Erdem Bayazıt
…
Belli bir bozgun yaşamışız
Her şeye ölüm dadanmış sanki
Kadınlar ki anne olmamak için direniyorlar
Erkekler ki savaşmayı tümden unutmuşlar
Çocuklar zaten hiç çocuk olmuyorlar
Çocukluk kalkmış dünyadan gibi
Her çocuk antik çağ filozoflarından bir kalıntı sanki.
…
Erdem Bayazıt,
Aşk Risalesi
Dirilmek yeniden
Yerin uyanması gibi, kımıldaması gibi toprağın
Bulutları yarması gibi gün ışığının
Yağmurun ansızın boşanması
Binlerce kuşun bir anda parlaması havalanması
Erimesi gibi karların ve buzulların
Patlaması gibi dal uçlarında tomurcukların.
Dirilmek yeniden
Yüzyıl süren bir berzahtan geçmişiz gibi
Kandan kinden öfkeden
Üstümüze bir
Bazen ölüm vardır
Ölümden önce gelir
Mesela bir hapishanede bir hücrede yaşanır
Sorular hep yanıtsız kalır orada
Sadece konuşan rüyalardır
Yahut hayaller suskun duvarlarda
Gözler kabul eder parmaklar kabul eder
Ama beyin hep umuttan yanadır.
"Duymak kolay
Anlatmak değil"*
Uzun zaman önce bazı sebeplerden ötürü bir kenara not aldığım mısralar. Neden anlamak değil de anlatmak kelimesini seçtiğini merak etmiştim. Duymak da öyle kolay değildir bakıldığında. Dinlemek ise emek isteyen bir eylem. Dinlemek ve anlamak, anlatmak ve duymak... Karşılaştırılan kelimeler arasında nasıl bir bağ kurmuştu ki birini diğerinden kolay görebildi? Mevzu, saygıdeğer bir hocamın dediği gibi "bir dinleyen bulunur" mu idi? Zira dinlemeden evvel duymak yani anlatılanı fark etmek gerekir. Yahut mesele, anlatabilmenin nasıl fehmedildiğiyle mi ilgiliydi? Zira ne kadar ve ne yolla anlatırsan anlat, duymayan birinin karşısında hiçbir şey anlatmamış olursun. Sözleri tüketirsin ve sonuç: Boşlukta çırpınan kelimeler.
İşte burada müstehzi bir tavır takınıp duymayanlara mı kinaye edildi? Yahut anlatmanın güçlüğüne mi sitemliydi? Söz söylemek cesaret ister. Bayazıt, bunca mısrasına rağmen anlatmanın kolay olmadığını belirttiyse "susmanın kalelerine sığın"mak zamanı gelmiş demektir.
*Adil Erdem Bayazıt, Ölüm Risalesi.