Felsefe tarihindeki tüm şüpheciler Pyrrhon kadar uç noktada değildi. Her zaman her şey kuşku altındaymış gibi yaşamak yerine, varsayımları sorgulayan ve inandığımız şeylere dair kanıtlara yakından bakan muazzam bir ılımlı şüphecilik geleneği de vardır. Bu çeşit bir şüpheci sorgulama, felsefenin özünde yatar. Aslında bu anlamda tüm büyük filozoflar şüphecidir.
Durağanlık anlamına gelen ‘Atalet’ kavramı karşı direnç içerir. Tanım fiziksel açıdan; bir cisimi harekete geçirmek için uygulanan kuvvete karşı, cisimin direnç göstermesi ve harekete geçmemek için mücadele etmesinden doğar. Bir yere doğru hareket eden ya da yönelim gösteren cisimi başka yöne hareket ettirmek istediğinizde onun karşı koyduğunu düşünün, işte sizin aşmanız gereken bu dirence atalet denir. Direnç içermesine rağmen atalet kavramı, pasif bir karakter sergiler. Çünkü bulunduğu cisime-objeye artı değer - bir özellik katmaz. Bu kavram, eylemsizlik ilkeleri dahilinde de hala fizikte kullanılmaktadır.
Bu yazı özellikle alana mensup olmayıp dışarıdan hobi olarak(!) felsefeyle ilgilenen güruha bazı özel hususlarla ilgili itirazımızı ve naçizane uyarılarımızı yapmak amacı taşımaktadır. Özellikle presokratik felsefe, ama genel olarak da felsefe tarihinin tamamı için geçerli olabilecek bazı açık yorum yanlışları, metodolojik çarpıklıklar var görünmektedir. En başta da alana mensup olmayan kitap kurdu çalışkan arkadaşlarımızın felsefi metodoloji ve hatta direkt felsefenin kendisini bazen küçümsedikleri çok açık gelmektedir. Bu bağlamda yazı, spesifik olarak bir ekolü ya da kurumu/kişiyi hedeflemeyip, felsefe tarihinin yorumlanmasında metinler okunduktan sonra peşin bir kılıfın kıymetli filozoflarımıza ve onların manifestolarına giydirilmemesi için frenleyici bir mekanizma oluşturma amacı da taşımaktadır.