Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Erkan Yaraş

Erkan Yaraş
@erkanyaras
Din, tarih, felsefe, edebiyat
Sabitlenmiş gönderi
Kırmaya, kırılmaya değmeyecek bir hayat. Fareler ve İnsanlar kitabı beni çok etkiledi. İsterdim ki imkanım olsun, bir kulübede biraz tavuk, keçi ve köpekle; ideolojilerden ve kavgalardan bihaber yaşayayım gideyim. Ancak Lennie gibi silah hep başıma dayalı ve bizim bahtımız hiç gülmez. Şu hayatta biraz toprak parçası ve bir damla huzur çok büyük bir lüks.
Reklam
432 syf.
·
Puan vermedi
·
58 günde okudu
Cumhuriyet’in 100 İsmi
Cumhuriyet’in 100 İsmiEmrah Safa Gürkan
8.6/10 · 405 okunma
Enver'in aksine, Cemal Paşa'nın Mustafa Kemal'le arası her zaman iyi olmuştur. Savaşın sonlarında Suriye'deki görevinden ayrılıp İstanbul'a dönmesi gerektiğinde, cebinde tren bileti alacak parası olmayan Mustafa Kemal'in yardımına kendisi koşmuştur. Mustafa Kemal'in satmak istediği atlarını 2.000 altına alan odur; ardından bunları 5.000 altına satınca aradaki 3.000 altınlık farkı kendisine iade edecek kadar da dürüsttür.
Sayfa 176Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Cemal Paşa
İngilizleri Mısır'dan çıkarmak amacıyla 1915 ve 1916 yıllarında iki kanal harekatı düzenleyip Sina Çölü'nü geçmeye teşebbüs edecektir. Ancak, kötü planlanmış her iki harekat da tam bir bozgunla neticelenecek ve bu durum bahriye nazırı generalimizin yıldızının sönmesine yol açacaktır. Kanal Cephesi'ndeki askeri başarısızlığının yanı sıra Şam'daki ikameti sırasında milliyetçi Arap liderlerini idam ettirmesi sonraki yıllarda meydana gelecek Arap isyanlarının gerekçelerinden biri olarak addedilmektedir. Arapların gözünde artık o "es-saffah", yani "kan dökücü" Cemal Paşa'dır.
Sayfa 175Kitabı okudu
Daha istifasını verdiği gün, yanındaki subaylardan Miralay Kazım Dirik, artık asker olmadığına göre kendisinin yanında çalışamayacağını belirtip evrakı kime teslim etmesi gerektiğini sormamış mıydı? En yakınındakilerin bile kendisini terk etmek için bir gün dahi beklemediği bir ortamda Mustafa Kemal kime güvenebilirdi? İşte böyle bir dönemde Kazım Karabekir'in verdiği destek kendisini büyük bir felaketten kurtarmıştır.
Reklam
Kadim düzenin tüm unsurlarını ortadan kaldırmak ya da köklü bir şekilde değiştirmek isteyen Mustafa Kemal'in aksine, muhalif paşalar hızlı gidildiği kanaatindedirler. Bu onların ilerici düşüncelere karşı gerici unsurlar olduğu anlamına gelmez; Kazım Karabekir'in Birinci Meclis'in dualarla açılmasını batıl inanç olarak nitelendirdiğini hatırlatalım.
Kazım Karabekir başta, Milli Mücadele'ye katkısı büyük olan birçok komutanın aksine, kendisinin tüm ulusu kapsayan bir vizyonu vardır. Mustafa Kemal'den başka hiç kimse İstanbul'dan yönetilmeyen bir ulusal direnişi tahayyül etmemiştir; herkes kendi bölgesinde silahlanıp direnmeyi, ardından da İstanbul'dan gelecek direktifleri beklemeyi düşünmektedir. Ancak Mustafa Kemal, İstanbul'dan pek bir şey umulamayacağını erken çözmüştür. Ayrıca birçok yerde, halkta da ilk reaksiyon kendi bölgesinin derdine düşmek olmuştur.
Mustafa Kemal, Anadolu'ya geçtikten sonra bile Milli Mücadele içinde yalnızca tek bir siyasi ajanda ve güç merkezi yoktur. Paşa'nın İstanbul'a bayrak açmaktan çekinmemesi ve direnişi tüm memlekete yaymakta ısrarı, Milli Mücadele'yi beraber başlattığı "İlk Beşler"in diğer üyeleri tarafından bile çok radikal bulunmaktadır. Refet Bele Amasya Tamimi'ni imzalarken tereddüt göstermiş, Kazım Karabekir direnişin tüm yurt yerine ilk başta sadece Doğu Anadolu'ya odaklanması gerektiğini savunmuştur. Ayrıca Karabekir, Vahdettin dize gelip Meclis'i Mebusan'ı toplamaya razı olduğunda da, Heyet-i Temsiliye'nin lağvedilmesi ve inisiyatifin başkente bırakılması yönünde görüş bildirecektir. Oturumlarını İstanbul'da yapan bu son Osmanlı meclisinde, ileride Kurtuluş Savaşı'nın ana kadrolarını oluşturacak birçok isim, Mustafa Kemal'in direktiflerini göz ardı etmekten çekinmeyecektir. Yanında üç-beş kişiyle Ankara'da izole bir şekilde kalan Mustafa Kemal'i Meclis-i Mebusan'a başkan seçmeyip adeta ıskartaya çıkaracaklar ve parlamento gruplarına "Müdafa-i Hukuk" yerine, padişahın nutkundan aldıkları "Felah-ı Vatan" ismini vereceklerdir. Önceden üzerinde mutabık kalınan Misak-ı Milli metnini değiştirmekten bile çekinmemişlerdir.
536 syf.
·
Puan vermedi
·
87 günde okudu
Tek Adam - Cilt 3
Tek Adam - Cilt 3Şevket Süreyya Aydemir
9.3/10 · 1.194 okunma
Atatürkçülük Nedir?
Atatürkçülük bir ilim ve bir heyecan sistemi olmaktan ziyade, bir eylem ve bir zihniyettir. Bu ruh eylem ve zihniyetin yapısı ise his ve heyecandan ziyade, çağın akışına dayanır. Milletin yaşadığı şartların doğru değerlendiririlmesine dayanır. Geriye değil, ileriye, çağın ilkelerine yönelen, akıl ve mantık icaplarına uygun, bir dinamizme dayanır. Bu, Atatürk'ün fethedebildiği siperlerden bir adım geri atmadan, bir tanesini bile feda etmeden, çağın icaplarına ve hızına ayak uydurmak demektir. Atatürk'ün daha ilk günden başlayarak, daima "her şey" saydığı halk yararına yeni kanunlar, yeni organlar, yeni müesseseler peşinde koşmak demektir. İşte Atatürkçülük budur. Atatürkçülük Atatürk'e dönüş demek değildir. Atatürkçülük, Atatürk'ün bıraktığı yerden, onu daha ileriye götürmektir. Bunun ölçüsü basittir: Etrafımıza baktığımız, toplumun sesini dinlediğimiz ve ruhumuzun dileklerine kulak verdiğimiz zaman kendimizi, eğer hala Atatürk'ün fethettiği sınırlar içinde buluyorsak, ondan sonra ilerlememişiz, hatta gerilemişiz demektir. Eğer bulunduğumuz ve teneffüs ettiğimiz hava onun bize sağladığından da geri ise, ona ihanet ettiğimizi düşünebiliriz... Halk işlerinde, yaşayışta, üretimde, eğitimde, sanatta, fikirde ve duyguda, asrın medeni ve sosyal icaplarına yöneliş. Atatürkçülük budur...
Sayfa 494Kitabı okudu
Reklam
Ülkesinde istedi ki, kadın hayata açılsın, çocuğun yüzü gülsün ve insanlar korkununun olduğu gibi, batıl itikatların da ürpertisini duymadan hayattan zevk alsınlar. Türkiye'de hiçbir zaman bir cehennem hayatı bir polis rejimi yaratmak istemedi. Eğer milletini daha fazla refaha ulaştıramamış, daha zengin, daha giyimli, daha şen yapamamışsa, suç onun değil, kendisinden evvelki devrindir.
Sayfa 476Kitabı okudu
Evet askerdi. Ama, militarist değildi... Hayatı severdi. Yüz binlere kumanda ettiği, meydan muharebeleri verdiği, ölüler, yaralılar ortasında dolaştığı oldu. Ama, "ömrümde bir tavuğun bile boğazlandığını görmek istemem" sözleri onundur. Yollarına dizilip ona kurbanlar sunanları daima önlemeye çalıştı. Buna engel olmadığı zaman başını çevirir, yahut bu kanlı sahneleri göremeyeceği yerlere çekilirdi. Çağında birtakım liderlerin yarattığı toplama kampları, işkence odaları, siyasi cinayetler, aydınlara, fikir adamlarına karşı tertiplenen haysiyet kırıcı hareketler, onun memleketinde görülmemiştir.
Sayfa 476Kitabı okudu
Eğer Atatürk, bugün mezarından başını kaldırsa da kurduğu laik Türkiye'de din adına şimdi yapılan spekülasyonları ve yüz kızartıcı oyunları görse kahrından bir daha ölür.
Sayfa 426Kitabı okudu
Dünya Atatürk'ün Vizyonuna Ulaşamadı
"Bugün günün ağardığını nasıl görüyorsam, uzaktan, bütün şark milletlerinin de uyanışını öyle görüyorum. İstiklal ve hürriyetine kavuşacak olan çok kardeş millet vardır. Onların yeniden doğuşu, şüphesiz ki terakkiye ve refaha müteveccih olacaktır. Bu milletler, bütün güçlüklere ve bütün manilere rağmen muzaffer olacaklar ve kendilerini bekleyen istikbale ulaşacaklardır. Müstemlekecilik ve Emperyalizm, yeryüzünden yok olacak ve yerlerine milletler arasında hiçbir renk, din ve ırk farkı gözetmeyen yeni bir ahenk ve işbirliği çağı hakim olacaktır."
Sayfa 393Kitabı okudu
"Beşeriyetin hepsini bir vücut ve her milleti, bunun bir uzvu saymak lazımdır. Bir vücudun parmağının ucundaki acıdan, bütün vücut müteessir olur."
Sayfa 392Kitabı okudu
"Benimle beraber yola çıkanlar, kendi görüş ufuklarının sonuna erince, birer birer beni bıraktılar."
Sayfa 288Kitabı okudu
691 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.