- " (...) Tarih ilmiyle insanın gelişmişliğinin
aynı şeymiş zannedilmesi
bütün insan bilgisini etkiler
geçmişin bilinmemesi
geçmişin iptidâîliği değildir
bilinebildikçe bu düşünce değişir
Atlantis misal!.."
Salih Mirzabeyoğlu'nun İBDA yayınlarından çıkan 56. eseri. Kitap 36 bölüm, 308 ara başlıktan müteşekkil ve 744 sahife.
Mirzabeyoğlu eserini takdim ederken, eseri hangi saik, gaye ve murad ile kaleme aldığını da hülasalandırmış:
-" Kâinat ve insanın yaratılışı hakkında, semavî dinler bir yana, insanlık tarihi boyunca sayısız fikir ve ilim
(...)
Hakikate mutlak aykırı bir söz
söylemek mümkün değil
bu yüzden sürükler hakikatin hakikati
kendine aykırı olanı peşinden
kendi öz rengini verene kadar
MİTOLOJİ ile ilgilimiz de bundan!
- " (...) Rüya -zamanın ve mekânın dışında psikolojik bir metodla- yorumlanamaz...
İnsan rüya görmez -rüyada görülür
gördüğü kendi hâli ve başkasının beni...
- " (...) İnsan - kültürün her safhasında
dünyadaki varoluş hakkında
en derin ve asli meseleleri
dininde ve dolayısıyla
mitolojisinde dile getirmiş
yeni anlıyoruz daha..."
İlk dil ilk insanla vardı
ilk İNSAN - ilk PEYGAMBER
insan lisandır - lisan taayyün
ruh gibi - zaman gibi - mekan gibi
sese bürünmeden önce mücerred!
İslam büyüklerinin sözü hatırlanmalı:
— "Arabça nebiler dilidir
Farsça veliler lisanı!"
... MUTLAK FİKRİN GEREKLİLİĞİ bahsinin temel ölçülendirmelerinden birini de görelim: Alaaddin Attar Hazretleri, müşahede hususunda ''ilim tarafını tutmak ve halini gizlemek gerektir!'' buyurmuşlardır. İnsanda İLİM ve AYN, yani İMAN ve HAKİKAT MÜŞAHEDESİ bir araya gelse, o müşahede Şeriat'e uymayacak olursa, Şeriat tarafını tutmak ve başka hiçbir şeye kıymet vermemek iktiza eder. Bu makam nice ariflerin ayaklarının sürçtüğü noktadır, çünkü onlar müşahedeye erince onunla amel ederler ve imanla amel etmezleri ayaklar kayar. Buradan bize çıkacak olan kıssa şudur ki, limanı görünce PUSULA gerekmez ama, her gördüğünü de liman sanma; hakikat bahsinde her zaman mihenk PUSULA ŞERİAT'tır. Bu husus, bedahat ifade eder açıklık niyetine hakikat kabul edilen çeşitli verilerin, ''Şeriat'e aykırı hiçbir hakikat olmaz'' anlayışıyla değerlendirilmesi bakımından mühimdir.
Büyük Doğu - İbda anlayışındaki SİYASET, Üstadım'ın beyanı halinde şudur: '' İslam inkilabında siyaset, içeriye doğru, her çizgisi ve noktası tamam bir ideolocya manzumesine dayalı bütün bir oluş işinin minevala dehasıdır. Bu yüzden o, teker teker kendi asli hamle ve hareket şubeleri içinde ifade edilebilir; toplu ve merkezi olarak belirtilemez. İslam inkılabında toplu ve merkezi siyaset, ancak ''harici politika'' ifadesiye dışarıya doğru olanıdır. Gerçekten, İslam'ın, dışarıya doğru tek bir vahid beliritici, tam manasıyla sabit ve çerçeveli bir siyaseti vardır''...
İmam Gazali Hazretlerinin, kurucu, koruyucu, ve yönlendirici rolüyle FERASET'in ifadesi, olması gereken SİYASETİ, aslıyla feraset ve anlayış demek olan FIKIH'ın tatbiki, bu bakımdan da ondan üstün görmesi, dışarıya doğru toplu ve merkezi bir nitelik belirten SİYASET - FERASET - YOL'un kıymetinide gösterir.