Kitabın ismi bir mıknatıs gibidir okuyucuyu çeken; aynı mı yoksa zıt kutuplarda mı olduğunuzu yola düşünce anlarsınız. “Ebter” Kevser suresinin bir kelimesi “soyu kesik” demek, bir vazo ve kendi hikayesinde figüran olan biri; Murat Cemal. Bu gizemli başlangıcı bir aşığın terk edilişi sanıyor insan en başta ve kalbini Murat Cemal’in kalbinin
Demek ki sevgililer, sebepsizce giderdi. Eşler, ölüm anlarında bile erkeğinin yanında olmazdı. Oysa anneler, çoktan ölmüş olsalar da, silüetleriyle oğullarının başucunda onlara gülümserdi.
Dertlerle yıpranmış ya da dert nedir bilmeyen bir gönül; kimsenin bilmediği bu köşede saklanıp mutluluk içinde yaşamak dileğine kapılır. Orada her şey, saçlar ağarıncaya kadar uzayan bir ömür ve uykuya benzeyen sakin bir ölüm vaat eder.
Kitabı bitirip kapağını kapattığınız an düşünmeye başlıyorsunuz; sinek ısırıklarının asıl müellifi Cemil mi yoksa Barış Bıçakçı mı diye. Çünkü okuduklarınız bir sinek ısırığı kadar doğal, sıradan ve samimi yani gerçek. “Dünya bir toz bulutuydu “ dan başlayıp Füruğ’dan Oktay Rifat’a uzanan bir yolculuğa çıkıyorsunuz bu kitap ile birlikte. Cemil’in editör ile konuşmalarında hayallere karşı ısrar, istek ve en sonundaki vazgeçişi görüyoruz zamanla. Nazlı ile tanıştığı günlerden günümüze gidip gelişlerle Cemil’in ruhsal söküklerini toparlamaya çalışıyoruz hep birlikte ve en sonunda “dan !” diye kendi söküklerimizle yüzleşiyoruz. Cemil’in alt kattaki yaşlı teyze ile konuşmasının daha heyecanlı bir sona bağlanacağını düşündüm hep okurken ya da yasak aşk mevzusunun ortaya çıkışını falan ruhumuz hep entrika arıyor belki de her şeyde. Oysa hayat sıradandır çoğu zaman toplu konutlardaki birinci etap inşaatı kadar ya da üst katın banyosundan su sızması kadar. Bunların yanında kitap bizlere hayatımızı şölene çevirecek öneriler de sunuyor hem de edebiyat kokan. Özetle Barış Bıçakçı yine, yeni, yeniden “iyi ki” dedirtti !