Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Esra Nur Altınkaya

Esra Nur Altınkaya
@esranuraltnkaya
'Bir çeşit not defteri'
Sabitlenmiş gönderi
Ben sadece algılarım ya da sezgilerimle yakalayabildiğim bir dünyayı elle tutulur hale getirmeye çalışıyorum.
Sayfa 36 - Esra Aliçavuşoğlu Cumhuriyet, 2 Aralık 1999Kitabı okudu
Reklam
Bilişsel Psikoloji
Bilişsel PsikolojiE. Bruce Goldstein
8.9/10 · 114 okunma
Godot kesinlikle bir kurtarıcı değildir. Kendisinden haber getiren bir çocuğun söylediği gibi, hiçbir şey yapmadan oturan biri olduguna göre, belki de daha çok düş kırıklığıdır. Oyunun baş kahramanları olan Vladimir ve Estragon'un, veya birbirlerine seslendikleri biçimiyle Didi ve Gogo'nun Godot'yu niçin bekledikleri belirsizdir. Sadece beklerler ve sürekli canları sıkılır. Üstelik başka yapacak işleri de yok gibidir. Sanki beklemeleri ne kadar boş yere ise, yaşamaları da o kadar boşunadır. Zaten arada bir ölmeyi de düşünürler. Ne var ki, kendilerini ağaca asacak sağlam bir ip bulamazlar ve öylece yaşamayı sürdürmek zorunda kalırlar. Gün biter, Godot nun gelmeyeceğini anlayıp gitmeye karar verirler ama kımıldamazlar bile.
Sayfa 61 - Miskinlerin kurtarıcı beklentisinin oyunlaştırılması- Ferhan Dereboy

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Yalnız kalmayı beceremeyen doğu toplumları :)
Ancak, bize özgü bu arabesk Godot beklentisinin, Batılı orijinaline göre daha selim bir ruh halini yansıttığını söyleyebiliriz. Öncelikle, orijinal Godot beklentisinin aksine, beklentiyi taşıyan kişiyi tekil ya da ikili bir yalnızlığa doğru değil, kalabalığa doğru itme eğilimi taşır. Bu nedenle olsa gerek olaylar, Batılı aydının yalnızlığını ve yabancılaşmasını konu alan uyumsuz tiyatro oyunlarındaki gibi yalıtılmış ortamlarda geçmez. Türk aydını bunalmak için genellikle paylaşılan mekanları tercih eder, yalnız başına değil, grup halinde bunalır.
Sayfa 60 - Godot'yu kim bekler kim beklemez? Levent Mete
Shakespeare'in kahramanları canlı ve bütün oldukları için, şüphelere boğulmuş ya da çatışmalarla yıpranmış da olsalar Godot'yu bekleyemezler. Kafka'nın kahramanlarıysa Godot'yu bekleyebilirler. Çünkü Godot'yu beklemek için gereken koşullara sahiptirler. Taahhütsüz ve isteksizdirler, güç, güzellik, aşk, espri ve gururla hiçbir ilişkileri yoktur. Canlı olduklarını hissetmeksizin yaşamayı sürdürürler. Bu nedenle, örneğin "Dava"nın kahramanı K'nın ya da "Başkalaşım'ın başkişisi Gregor Samsa'nın Godot'yu bekleme potansiyeli taşıdıkları söylenebilir. Samuel Beckett'in "Godot'yu Beklerken" adlı oyununun iki başkişisi Vladimir ve Estragon Godot'yu bekleyebilirler. Çünkü yaşadıkları zamanın dışında kalmış kişilerdir. Gittikçe yoğunlaşan bir iç sıkıntısı, bıkkınlık ve boşluk hissi duyarlar. Yapacak hiçbir şeyleri yoktur. Zaman doldurmak için yarım yamalak anlamsız eylemlerde bulunurlar, Ayrıca, bu iki kişi, tüm yaşamlarını ve geleceklerini kim olduğunu hatta ne olduğunu bilmedikleri Godot'yu beklemeye adamışlar, bu umutla edilgenliğe sürüklenmişler, giderek alışkanlığa dönüşen makineleşmiş bir davranışla onu beklemişler ve böylece Godot'yu bekleme konusundaki yeterliliklerini kantlamışlardır.
Sayfa 59 - Godot'yu kim bekler kim beklemez? Levent Mete
Reklam
Kırılganlığın inkârı da bizi daha az kırılgan kılmaz. Kırıldığımızda vereceğimiz tepkiyi farklılaştırır sadece. Gerçek duygumuzla değil, savunmamızla hareket eder ve karşılık verir hale geliriz; üzülmek yerine öfkelenir, ağlamak yerine ötekine fiziksel, duygusal şiddet uygularız. Acıyı, kederi, hüznü, hüsranı, zayıflığı, yetersizliği yok sayarak göstermelik bir kayıtsızlıkla kendimizi savunurken, kendimize yabancılaşırız. Ve bize unutmaya, bastırmaya, bir süper-kahramana dönüştürmeye çalıştığımız gerçek kırılgan benliğimizi hatırlatan kişiyi karşımızda görmeye tahammülümüz olmaz. İhtiyaç duyanı etkilenebilir, incinebilir olanı, hüsrana uğrayanı inkârımıza (savunmamıza) bir tehdit olarak algılarız. Empatinin yerine tiksinti, sevginin yerine nefret geçer, Arno Gruen "İnsan, kendi acısından uzaklaştıkça sadistleşir" diyor. Bugün, kendi dokunulmaz, ulaşılmaz, yenilmez varoluş illüzyonumuzda hüküm sürmek adına kendimizi sürdüğümüz varış noktasının en net betimlemesi bu.
Sayfa 31 - İlişkilerin kara deliği - Şule Öncü
Bende eksik olan onda var ama bana vermiyor" inancı, bir yanılsamadır. "Onda da yok" gerçeğine katlanmayı öğrenmek gerek. Ötekinin gerçekliğini çarpışmadan önce görebilmenin, kendimizi travmatik ilişki kazalarından koruyabilmenin yolu bu farkındalıktan geçer.
Sayfa 31 - İlişkilerin kara deliği- Şule Öncü
Yaşlanma sürecinin sonuçlarından biri de beklentilerin azalması hatta tükenmesidir. Ve bu biçim, toplumun ve kapitalist bir düzenin dayatması da olabilir. Heyecan ve beklentilerin önü, toplumsal öngörülerle de kesilebilir. Hani her birey biricikti? Beklentilerin sürmesinin yaşlı bireyin yaşam kalitesi ve pozitif duygudurumu ile ilişkili olduğunu ortaya koymuş araştırmalar bulunmakta iken, heyecanı ve öğrenmeyi gübrelemeyi, beklentilerimizin içeriğini değiştirmeyi orta yaştan itibaren öğrenmeliyiz.
Sayfa 21 - Beklentilerin iğne deliğinden geçebildiği dönem: yaşlılık
Dindarlığın ileri yaşta depresyon ve özkıyıma karşı koruduğu ile ilgili yeterli miktarda araştırma bulunmaktadır. Bu bulguların bir boyutu da, dindarların ahiret inancı ve ölümden sonra başka bir varoluş beklentisidir. Beklenti beklentidir ve yaşam boyu itici, ilerletici ve tevekkülü sağlayıcı bir rolü vardır.
Sayfa 21 - Beklentilerin iğne deliğinden geçebildiği dönem: yaşlılık
136 syf.
·
Puan vermedi
·
20 günde okudu
Büyü Dükkanı
Büyü DükkanıYeşim Türköz
8.4/10 · 3.129 okunma
Reklam
Kim bilir şu anda müşterisinin beyninde ne şiddetli mücadeleler oluyordu. Yaşlı belleğinin, onu gençlik yıllarına götürdüğünü fark etti. Tozu dumana katan dörtnala duyguların, iç dünyasını nasıl da bir savaş alanına çevirdiğini anımsadı. Bu savaşlara kumandan dayandırmak mümkün değildi, tüm kumandanları yutan savaşlardı bunlar. Herhalde savaş ateşinin tek hayali, zafer meşalesinin alevine dönüşmek olsa gerektir. Zafer meşalesi ise ancak savaştan arda kalan, yakılıp yıkılmış savaş alanını aydınlatır. Ne yazık ki savaşlardan sonra görüp görebileceğiniz tek şey budur. Ve anlarsınız ki, savaşta önemli olan savaşma gücünüzden çok, acıya dayanma gücünüzdür.
Esra Nur Altınkaya tekrar paylaştı.
Fakat ertesi güne kadar her şey unutulup gitti. Müse'nin mersiyesini hatırlar mısınız? Paris 'te her şey unutulmak için eğer on beş gün yeterse, Şark'ta bu, on beş saat bile değildir. Şark'ta ölmemeye bakmalı...
390 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.