Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bu sabah yaklaşık 6.36 sıralarında henüz uykudayken depreme uyandım. Ezan okunuyordu, ben uykudan yeni uyandığım için ne yapacağımı bilemeden öylece uzandım. Sarsıntının bu kadar uzun süreceğini tahmin edemedim aslında. Kaçmak yer değiştirmek kapının eşiğinde beklemek şöyle dursun yataktan kalkamadım bile. İmam ezanı okuyordu; sabah ezanını, öylece ezana odaklandım. Sarsıntı şiddetini arttırınca imam duraksadı ezanı okurken, sarsıntı yavaşlayınca kaldığı yerden devam etti. Bir süre sonra (ne kadar sürdüğünü anımsamıyorum) tamamen kayboldu koca evin sallantısı. Sonra yavaş yavaş kendime gelip olanları idrak edince aklıma geldi, birkaç gecedir canım sıkkın uyuyorum. Sebebi tahmin edilebilir şeyler; gelecek kaygısı, geçim sıkıntısı, borçlar, ruhsal bunalımlar vs vs... Herkesin hayatında bir parça olan sıkıntılar... Depremin şiddeti biraz daha yüksek olsaydı ve ben son olarak duyduğum ezanın, artık devamı gelmediğinde enkazın altında göçüp gitseydim dün ve önceki geceler yaşadığım sıkıntılar aklımın kalbimin bir köşesinde yok olacaktım. Hiç kimse bilmeyecek hiç kimse hissetmeyecekti yaşadığım acıları, duyduğum son sesin imamın hayatı ile birlikte yarıda kalan ezan olduğunu. Hep söylediğim gibi hayat çok kısa, elbette acılarımız olacak elbette kendimizi kötü hissettiğimiz anlar olacak ancak kendimizi kaybedeceğimiz sevdiklerimizi kıracağımız kadar ileri gitmemeli bu durum. Her şeye rağmen, bir önceki gün, hafta, ay ne yasadiysaniz yaşayın yeni bir güne uyanabiliyorsanız gülümsemeyi sevdiklerinize onları ne kadar çok sevdiğinizi söylemeyi ihmal etmeyin. :)
Tüm ezanları iftar ezanı gibi beklemek...
"Nasıl ki ramazanda müezzinin sesi bize o ana kadar beklediğimiz bir haberin müjdesini veriyorsa, her gün ve her vakit okunan ezan da aslında bizi aynı genişliğe, aynı bolluğa çağırıyor: Dünya sıkıntılarından bizleri çekip çıkaracak ve bizleri kanatlandırıp uçuracak bir yolculuğa davettir her ezan, gören gözler, düşünen beyinler için..."
Reklam
EZANI TÜRKÇELEŞTİRİLMESİ KONUSUNDA KANUNİ SÜREÇ
Ezanın Türkçesi olarak... kabul edildikten sonra Diyanet İşleri Başkanlığı bir genelgeyle bu metni camilere göndermiştir (18 Temmuz 1932 tarih ve 636 sayılı genelge). Genelgeden 6 ay kadar sonra bu defa uygulamada gösterilen bazı gevşeklikler üzerine yine Diyanet İşleri Baş. kanlığı müftülüklere gönderdiği yazıda, ezanı Türkçe okumayan din görevlilerinin kesin bir şekilde cezalandırılacaklarını bildirmiştir. Ancak zannedildiği gibi Atatürk döneminde ezan hakkında kanuni bir düzenlemeye gidilmemiş, mesele Diyanet'in, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün (ki cami görevlilerinin maaşları o zamanlar Vakıflar Müdürlüğünden ödeniyordu) ve Emniyet'in bir iç işi olarak görülmüştür. Kanuni düzenleme için 8 yıl daha geçecek ve 2 Haziran 1941 gününü beklemek gerekecektir. Pek inandırıcı bir gerekçe gibi görünmüyor ama Prof. Seçil Akgün gibi araştırmacılar, “Türkçe dua ve ezan işi devletin dine karışması olarak yorumlanabileceğinden”, yani laikliğe aykırı bir hareket olacağından dolayı Atatürk'ün yasağı resmiyete dökmekten kaçındığını yazmaktadırlar.
Namaz vakti girmeden önce namaza hazırlanmak ve ezanı hazır beklemek sünnettir. Bu hazırlık süreci kılınacak namaza bilhassa ruhen, kalben ve zihnen kalite kazandıracaktır.
•Bekleyiş•
Geç oldu.. Uyursam sabah namazına kalkamam korkusu ile ezanı beklemek…
Üsküdar'ın yağmuru ,yatsı ezanı sesi. ...tenha bir durakta yalnız başına dolmuş beklemek . ..Muhteşem 3'lü 🙂
Reklam
Iftar sofrasında ezanı beklemek, paha biçilmez. Karl marx( insanlar iftar sofrasında eşittir kitabından...)
DEDEMİN SAATİ Tek katlı ve bahçelerinde her tür ağacın bulunduğu o güzel mahallemizde çocuk olmak dünyanın en mutlu olayıydı. Sabah kuş cıvıltıları ile uyanır annemin hazırladığı yer sofrasında ki kahvaltımıza oturur sanki babam değil de ben işe geç kalacakmışım gibi acele ile kahvaltımı yapardım. Bardağımda ki sütü içerken mutlaka üzerime
42 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.