Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Aramakla bulunabilen birşey var mı? Uyku aramaya gelir mi? Bulunanın aranan olmadığı anlaşıldığında aranana bulunmuş gözüyle bakılabilir mi? Bir bulunan bir bulunmayanın yerini alabilir mi? Alırsa arananın bulunmasına yol açabilir mi? Bulunanlardan başlayarak bulunmayana varılabilinir mi? Bir son mudur bulamamak? Aramakla bulunamayacağını belirten bir son mudur yoksa yeni bir aramanın başlangıcı mıdır? Bu arada... Aranan nedir? Onca arama neyin arandığını unutturabilir mi? Yaşamayı uzatır mı aramak? Çok arayan çok bulabilir mi yoksa uzun yaşadığıyla mı kalır? Aranan bulunamadıktan sonra neden uzun yaşamak istenir? Ne istenir yaşamdan; bulunmayanın nerede olacağına değgin bir ipucu vermesi mi? İpuçları bir sona ulaştırır mı arayanı? Son?... En son aranan, son aranması gereken nedir? Son aranan ve bulunamayacak olan?...
Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Kır çiçekleri demetleşmeye gelmiyor. Erkekler birer sinir küpü. Evlilikler daha ilk haftadan sarsıntıda. Arsalarda açık bırakılmış kireç kuyuları insan bekliyor.
Sayfa 15 - Notos KitapKitabı okudu
Reklam
Sözcüklerin gerçekleri saklamak için icat edildiğinden eminiz artık. Gerçeklerin sayısı arttıkça dil de zenginleşiyor. Bakışlarla konuştuğumuzda çıplaklığımız belli oluyor.
Sayfa 18 - Notos KitapKitabı okudu
Bazı duyguların yalnızca müzikle anlatılabileceğinin ayırdındayız. Ne ki müziğin nasıl yapıldığını bilmiyoruz. Islıklı bir sesle konuşmakla yetinmeye çalışıyoruz.
Sayfa 23 - Notos KitapKitabı okudu
Ölenlerden kalanları satarak geçinenlerin yeni sıfatı antikacı. Satılan mallardan kimlerin öldüğünü anlayabiliyoruz. Malları alan bizleriz. Antikacılar ölümle aramızı bulmakta yardımcı.
Sayfa 33 - Notos KitapKitabı okudu
Meydanlar insan almıyor. Asık yüzlerin düşmesi bekleniyor. Saçlar ağarık. Gözlerin köşelerinden şakaklara doğru uzayan acı izleri. Hava buz gibi. Seyyar çay ocakları para kırıyor.
Sayfa 34 - Notos KitapKitabı okudu
Reklam
Ne zaman tomruk taşıyan bir kamyona rastlasak cebimizdeki kâğıtlar yeşeriyor. Onları bırakacak bir orman bulmak artık olanaksız. Sigaralarımızı kibritle yaktığımızda parmaklarımız kıymıklanıyor.
Sayfa 35 - Notos KitapKitabı okudu
Nostaljik anımsamalar para harcatıyor. Horozşekerlerinin de tarih olduğunu unutabilmek için çocuklarımıza timsah markalı kazaklar alıyoruz. Akıl yürütme gücümüz belleğimizle alay ediyor.
Sayfa 37 - Notos KitapKitabı okudu
Dertlerimiz artmakta. Dişetlerimiz kanıyor. Burnumuzda hep bir yanık kokusu. Kokuyu gizlesin diye dişlerimizi mentollü macunlarla fırçalıyoruz. Nereye gitsek ceplerimizde sert kıllı diş fırçaları.
Sayfa 38 - Notos KitapKitabı okudu
Çırpındıkça batıyoruz. Bizimle birlikte bütün güzel kuleler, yaşlı başlı ağaçlar. Elimizin değdiği her şey. Uçmakta zorlanan kuşlara konacak bir dal bile bırakamıyoruz. Çok ama çok üzgünüz.
Sayfa 43 - Notos KitapKitabı okudu
Reklam
Ölüm biçmek istenince tarlalara mayın ekiliyor. İri tohumlar. Kötülüğün oyuncakları. "Bu bacaksızlar da nereden çıktı?" diye soruyor askerlerin başında bekleyen subay. İrili ufaklı, eksik kollu ve bacaklı insanlar. Döşenmeyi bekleyen mayınların başındalar. Üstlerinde bayramlaık giysiler. İlk patlamanın yıldönümünü kutluyorlar. Büyürken gelişmeyi unutmuş sınır kasabalarında yaşıyorlar. Tepelere tünemiş olageleni izleyen poturlu gövdeler. Elektrikli bir tren geçmesini bitirene değin herkes işini bırakıp bakıyor. Elektriğin ne olduğunu askerler dahil kimse bilmiyor.
Sayfa 62 - Notos KitapKitabı okudu
Sınıfta çıt yoktu. Korkulu öğretmenin sorusu bekleniyor. Bir kız öğrenci fenalaşıyor. Bir başkası defterinden yırttığı sayfayı kemiriyor. Soru geliyor: "Size soru sorma şansı versem bana ne sorardınız?" Fenalaşmış kızın sıra arkadaşı,"Öğretmediğinizde ne yaptığınızı sormak isterdim ben şahsen." diyor. "Elleriniz neden hep arkanızda diye sorardım." diyor güç duyulur bir ses. "Sizden neden korkuyoruz?" diye soruyor iriyarı çocuk. "Bu kadar yeter. Şimdi sıra bende," diyor öğretmen. "Hayır," diyor öğrenciler, "Bugün sıra bizim. Biz soracağız." Fenalaşmış kız sorma şansını yakalayamıyor.
Sayfa 61 - Notos KitapKitabı okudu
TV hep açık
Işıklarımız yanıyor.Kapımız aralık.Gelecekler,biliyoruz.Ama evde yokuz.Çok ucuz bir otel odasında,gelip bizi bulamadıklarının haberini bekliyoruz.Televizyon hep açık.
Sayfa 34 - Notos KitapKitabı okudu
Soru
Kadınlar küçük odalarda soyunmaktan hoşlanıyor, çıplaklıklarınıysa büyücek salonlarda gösteriyor. Ağaçlar yapraklarını kışın dökmeyi seviyor. Buz ise nedense sıcağı gördüğünde eriyor. Salatalık soyan çocuğun aklından geçenler. Gözleri, karşısında pirinç ayıklayan annesinin masaya yığdığı göğüslerinde. "Kadınlar neden sütyen takar anne?" diye sorduğunda cevap yerine önüne bir tas yoğurt itiliyor. Tavanda bacaklarını kaşıyan sinek yoğurda konmak üzere uçmaya başlamışken, çocuk insanların neden iki memesi olduğunu merak ediyor ama merakını bir soruyla açık etmeye çekiniyor.
Sayfa 50 - NotosKitabı okudu
Öğretmekten bunalmış bir öğretmen. Zamanını sormaya harcıyor. " Kentimizin sevilecek yanı var mı? Ya insanlarımızın?" Öğrenciler birbirlerine bakıp fısıldaşıyor. Hışımla ayağa kalkan mavi gözlü kız, "Ben bu dersi almak istememiştim zaten," diyor. "Ama öteki derslerde sokak köpeklerinin hadım edilmesi için imza toplanırken ben sizi yaşama hazırlıyorum," diyor öğretmen. " Ben buralarda yaşamak istemiyorum," diyor boynu bükük öğrenci. " Ben de senin yaşadığın yerlerde yaşamak istemiyorum," diyor hışım içindeki kız. " Demek ki sevilecek bir yerimiz ve insanımız yok," diyor öğretmen.
Sayfa 72 - notosKitabı okudu
80 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.