Gökyüzüne çok yakın bir yerde, bazı gerçeklerin bazı gerçekleri unutturduğu bir yerde, kendinize sorduğunuz soruların cevabını nereden alırsınız? Cevaplarını alabilir misiniz? Aldığınız cevaplarda kim kazanmış, kim yenilmiş olur?
Soru sorulmayan bir yerde geçiyor hayat, her şeyin nasıl yapılacağını biliyor herkes. Konuşmadan, kuralları çok önceden belirlenmiş, ve sonradan gelenlere de sözsüz bir şekilde aktarılmış gibi herkes ne yapacağını biliyor. Hastalıktan elleri ve karnı şişmiş bir bebeğin nasıl gömüleceğini de biliyor herkes, kimin ağlayacağı da belirlenmiş çok önceden.. Tüm bunlar hiç konuşulmadan yapılıyor, herkes üstüne düşeni biliyor ve sorgusuzca gerçekleştiriyor..
İkiniz varsınız yalnızca soruları soran. "O" ve siz, 'ey okuyucu' olan siz. Bazen durdurmak istedim kitabı. Bu sorunun cevabını ben vermek istiyorum diyerek. Ferit Edgü öyledir, sizi anılarını yazan bir denizci olduğuna çoktan inanmıştır çünkü. En sonda şu soruyu da hepimize sormasını çok diledim. Böyle bir yerde veya herhangi bir yerde, düşlerin-düşüşlerin bir önemi var mıydı?
Kendisinin özgün diline değinmeden edemeyeceğim. Böylesine baştan sona sert bir gerçeği şiirsel bir atmosferde öyle güzel aktardı ki..Yalnızca ona aitmiş gibi kullandığı kelimeler; küçümencik, ansımak, handiyse ..
Beni içine doğru sürükleyen bu kitabı 4 yıl sonra tekrar okuyacağımı not düşerek bitiriyorum..