Yazarın en iyi kitabı diyenleri anlayamadığım bir kitap oldu diyebilirim.
Bir kitabın Dostoyevski'ye ait olduğunu gösteren birçok dikkat çekici noktalar vardır. Kitaplarındaki karakterler o dönemde genellikle fakirdirler ve iç çatışmayla beraber ruhen hastadır, imaj takıntıları vardır. Ana karakterler herkesten çok kendiyle konuşur ve yazar kitaplarının alt metinlerinde psikolojik, sosyolojik sorunları yansıtır. Ana karakterler o
kadar çok iç sesiyle konuşur ki kitabın neredeyse tamamı iç ses okumakla geçer. Ana karakterin kendiyle ilgili bitmez tükenmez bir kavgası vardır, en büyük düşmanı kendisidir. Hal böyle olunca da okuyucu bazen (ki ben her zaman) “yeter artık, git konuş, hadi yap , düşünme “ gibi karaktere serzenişte bulunur, yol göstermeye çalışır.Kişilik bölünmesi ve parçalanmış bir bilincin korkutucu bir şekilde aktarımı olan bu eser yazıldığı dönem için gayet başarılı olduğunu düşünüyorum. Psikolojik açıdan karakterin ve ikizi olan öteki karakterinin derin incelemelere gerek kalmadan bilinçaltlarında otomatikleşmiş bir şekilde sağlıklı kararlar vermek yerine, toplum olarak adlandırdığımız kişiliğimizin gelişiminde en büyük düşmanını baz aldıklarını okuyucu açık bir şekilde anlıyor.