Yeni bir seferin ortasındayız. Ya da belki başındayız demem gerekiyordu. Rotamız henüz belli değil. Akdeniz'den, Atlas Okyanusu'na geçeceğiz bu gece. İki gündür 80 bin tonluk gemiyle hırçın dalgaların üstesinden gelmeye çalışıyoruz. Fırtınaya yakalandık. İçim dışıma çıktı. Ağzıma su ve portakal dışında birşey almadım. Tüm gemi mürettebatının da benden farklı olduğunu düşünmüyorum. Ahçı başı o kadar güzel yemek yapmasına rağmen hiç birini tadacak iştahım yok. Doğaya karşı en son teknolojimizle bile baş edemiyoruz. Her seferinde doğaya yeniliyoruz, yenilmek zorundayız. Doğanın dışında yenildiğim başka şeyler de var elbette. Güzel bir şarkıya yenildim mesela. Uzun bir şiire yenildim. Bir kadının küçücük, ürkek, çekingen ellerine yenildim. Tanımadığım, dövüşmediğim, bilmediğim adamlara yenildim... Kamaramda kız kardeşimin verdiği kaktüs çiçeği ve bir kaç kitap dışında yalnızlığımı, kalbimi, aklımı, ruhumu, gövdemi paylaşacağım hiçbir şey yok. Bir zaman tüneli içinde, sonsuza doğru yol alıyor gibiyim. Bu gece hüzünlüyüm. Ve hüznüm, henüz merhaba bile demediğim bir kadının kalbinde çarpıyor şuan...
Ezginin Günlüğü - Gelen Benim