Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"TABİAT RİSALESİ
Tabiat Risalesi Bediüzzaman Hazretleri 1922 Kasım'ında Ankara'ya gittiğinde müdhiş bir dinsizlik fikrinin meclis içinde gizliden gizliye çalıştığını ve imanın temellerini sarsmak için dehşetli planlar yaptığını görür. O dönemde perde altından dinsizliğe çalışanlardan birisi de meşhur Ziya Gökalp'ti. Bediüzzaman onunla yaptığı bir tartışmadan Fihrist Risalesi'nde şöyle bahs eder: Bu (2. Söz'deki) temsilin mealiyle mühim bir meclisde, Ankara'da, otuz sene evvel Ziya Gökalp gibi müthiş bir mülhid, ağzını açamayacak derecede mağlub oldu.
Sayfa 25 - SÜEDAKitabı yarım bıraktı
Hazret-i Yûnus Aleyhisselâma "Hût, deniz, gece" ne ise; her insan için nefsi, dünyası istikbali de odur.
Reklam
Hakikate susamış ve bu zamanın dalâlet tehlikelerinden kurtulmak isteyen ve hikmet-i Kur'âniyeye muhalif olan felsefe ile yaralanan ve nefis ve şeytanın türlü türlü iğfâlâtlarına kapılmış mânevî hastalar, bu eczahanede kendi hastalıklarına en münasip ilacı almak için ya bütün eczahâne-i Kur'âniyenin dolaplarını ve o dolapların içlerindeki kavanozları birer birer arayacaklar, bulacaklar..
Bu Otuzuncu Söz çıktığı zaman, kalbini kaybetmiş bir adam okuyup ehemmiyet vermeyerek, yatarken yastığının altına koymuş, yatmış. Rüyasında üç defa birbiri üstüne o adamı boğmak için boğazını sıkmışlar. O adam uyanıp tekrar yatar, yine aynı hâl... Rüyâsında ona denilmiş: "Niçin başının altına bunu bırakıyorsun, hürmetsizlik ettin!" O adam da, temerrüdü terkedip, kemâl-i hürmetle o risaleyi alıp rafa bırakır. Sonra yatar. Sabahleyin rastgeldiklerine hikâye eder.
"Ya İlâhi! Nihayetsiz fakrım, aczim, zerreden zayıf ihtiyarım ve iktidarım, dakika gibi ömrüm, kısa şuurum, kasîr hayatım, gayet harîs ve âfil kalbim, istinatsız fırtına-i seyelanım seri bir surette, acz ve zaafımla iktidar ve ihtiyarımdan feragat ve teberri ediyorum. Ve senin havl ve kuvvetine sığınıp iltica ediyorum. Beni gaflet ve dalâlette bırakma. Acz ve fakrıma rahmet eyle. Kalbim müteellim, ömrüm zayi oldu. Sabrım yok, fikrim mağmum. Sen, Âlimü's-sır ve'l-hafiyyatsın, Allamü'l-Guyub'sun, Gaffarü'z-Zünubsun. İhvanımla ma'an gumum ve hümûmumu sürur ve hubura tebdil eyle. Usrumu yusra tahvil eyle;"
Cesed-i insan; havaya, suya, gıdaya muhtaç olduğu gibi, ruh-u insan da namaza muhtaç bulunduğunu gayet kat'î bir sûrette beyan eder.
Sayfa 8 - بِاسْمِهٖ سُبْحَانَهُ
Reklam
Ne mümkün zulm ile; bidâd ile imha-yı hakikat Çalış kalbi kaldır, muktedirsen âdemiyetten.
Mevt dahi hayat gibi bir nimet ve hayat gibi mahlûk olduğunu isbat eder.
envar neşriyat yayınevi
Herbir risale kendi aleminde ve kendine mahsus sema-i hakikatta birer güneştir. Uzak olanlara yıldız, yakın olana şemstirler.
Sayfa 21 - envar neşriyat yayınevi
ondördüncü söz
Ahirinde nefs-i emmareye müessir bir sille-i ikaz var. Nefse esir olan onu okusa ve kabul etse esaretten kurtulur.
Sayfa 10 - envar neşriyat yayınevi
Reklam
Eğer iman-ı âhiret bir şehirde ve o büyük aile efradında hükmetmezse; güzel ahlâkın esasları olan ihlâs, samimiyet, fazilet, hamiyet, fedakârlık, rızâ-yı ilâhi, sevâb-ı uhrevi yerine; garaz, menfaat, sahtekârlık, hodgâmlık, tasannû, riyâ, rüşvet, aldatmak gibi haller meydan alır.
28 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.