Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

fatoş

fatoş
@fnumas
Physicist
Uludağ Üniversitesi
238 okur puanı
Ağustos 2017 tarihinde katıldı
Reklam
Ölünce yaşamınızı noktalamıyor, yalnızca başka bir yere taşınıyorsunuz. Bu bana Nasreddin Hocayı anımsattı. Hoca uyurken evine hırsız girmiş. Aslında gerçekten uyumuyor, gözlerini kapalı tutuyor, arada bir de açıp hırsızın neler yaptığına bakıyormuş. Ama kimsenin işine karışmak da ona göre değilmiş. Öyle ya, hırsız onun uykusuna karışmıyormuş, o niye adamın mesleğine burnunu soksun? Bırakmış ne yapacaksa yapsın! Hırsız bu adamda bir gariplik sezip, biraz endişelenmeye başlamış. Evdeki her şeyi dışarı taşırken arada bir elinden kayan bir şey yere düşüyor, ama gürültü çıksa bile adam uykusundan uyanmıyormuş. Hırsız böyle bir uykunun ancak insan uyanık olduğunda mümkün olabileceğine dair bir kuşkuya kapılıp: "Ne acayip adam, evini olduğu gibi boşaltmama rağmen gıkını bile çıkarmıyor" diye düşünmüş. Olduğu gibi bütün eşyaları, yastıkları, ne var ne yoksa her şeyi almış. Tam kendi evine taşımak üzere eşyaları bir araya getirip, bağlarken birinin onu takip ettiğini hissetmiş. Arkasına dönünce onu takip edenle uyuyan adamın aynı kişi olduğunu görüp, "Niye beni takip ediyorsun?" diye sormuş. "Takip etmiyorum ki, birlikte taşınıyoruz. Ne var ne yoksa aldığına göre artık ben bu evde ne yapayım? Ben de tabii ki seninle geliyorum." Bu Doğulu rahatlığıdır, ölüm konusunda bile Doğu'da bu fikir devam eder-yalnızca başka bir yere taşınmak...
Yaşam güzeldir ama ölüm de yaşam kadar güzeldir. Ölüm de yaşam gibi kendi içinde kutsanmıştır. Ölüm de tıpkı yaşam gibi içinde çiçekler barındırır.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ölmeden yaklaşık on saat önce bana şöyle dedi: "Sen haklıydın, ertelemek doğru değil. Şimdi kafamdaki tüm sorularla birlikte ölüyorum. Unutma, bütün tavsiyelerim yanlıştı. Sen haklısın, hiçbir şeyi erteleme. Kafanda bir soru belirdiği zaman, yanıtını en kısa zamanda bulmaya çalış."
Bir kaç dakika böyle geçti ve onun için endişelenmeye başlayıp, "Bir şeyler söyle, bu kadar sessiz olma, dayanamıyorum."dedim. İnanır mısınız, benim için bir şarkı söylemeye başladı! Ölümün kutlanması gereken bir şey olduğunu o zaman anladım. Dedeme ilk aşık olduğunda söylediği şarkıyı söyledi. Ayrılığın kendine özgü bir güzelliği vardır, tıpkı kavuşmanın olduğu gibi. Ayrılığın kendine özgü bir şiirselliği vardır, kişinin onun dilini öğrenmesi ve derinliği içinde yaşaması gerekir. O zaman üzüntünün içinden bambaşka türde bir sevinç doğacaktır.
Reklam
Çok sevdiğiniz biri ölene dek ölümle tam olarak karşılaşamazsınız. Bunun altı çizilmeli: ölümle yalnızca sevdiğiniz biri ölünce gerçekten yüz yüze gelirsiniz.
Jean Paul Sartre'a ait bir cümle, Batının ölüme bakış açısının tipik bir örneğidir: "Yaşama anlam veren şey asla ölüm olamaz; o tam tersine prensipte yaşamın tüm anlamını silen şeydir." Osho'nun bakış açısı ise tamamen farklıdır. O şöyle der: "Ölüm yaşamın karşısında değildir; o yaşamı sona erdirmez, yalnızca onu güzel bir zirveye taşır. Yaşam ölümden sonra bile devam eder. Doğumdan önce de varolduğu gibi, ölümden sonra da varolmaya devam edecektir. Yaşam doğumla ölüm arasındaki küçük boşlukla sınırlı değildir, aksine doğum ve ölümler, yaşamın sonsuzluğunda küçük bölümlerdir."
Kesinlikle özel ve mahrem olan iki deneyim vardır: ölüm ve rüya görmek. Kimse benim yerime ölemez ve kimse benim yerime rüya göremez.
104 syf.
·
Puan vermedi
·
4 saatte okudu
Yaşamın Ufuk Çizgisi
Yaşamın Ufuk ÇizgisiAhmet Erhan
8.6/10 · 604 okunma
Yolcu Akdeniz kazan, yüreğim kepçe dönüp, dolaşıp durdum turuncu sokaklar boyunca. Elimde bir mavi çiçek kaldı. Ben soldum, o solmadı.
Sayfa 101Kitabı okudu
Reklam
Ey bu dünyanın ağıtsız gömülen ölüleri! Yaşadınız ve öldünüz - Bu kadar hepsi...
Ne yerdedir, ne göktedir o - değil mi Abidin? Mutluluğun resmini yaptın mı bilmem Ama ben onun şiirini yazmak isterim...
Anne Bırak kalsın masada ekmek, testide su Ayna puslu, pencere camı kirli Bırak kalsın saçların dağınık, gözlerin uykulu. Saksıdaki çiçek susuz, kedi yalını bekler bir köşede Bırak kalsın meyve ağaçta, kırlangıç havada Dama düşen ince yaz yağmuru... Yoruldun artık, bütün gün didinip durdun Toprak bile, gök bile, deniz bile bir yerde yorulur Bırak kalsın süpürge duvarda, sabun kovada Anne, gel yanıma otur. 1980
Bir çağın alfabesini çözmek Onu anlamak isterdim Mutluluk nedir, bir yarayı Deşip, kanatanlar için?
Gitsem bütün akşamlar geç, bütün sabahlar erken Kalsam bu kent alnıma yeni çizgiler ekler
1.207 öğeden 31 ile 45 arasındakiler gösteriliyor.