"Aferin, Kâbus," dedi Fünye.
"Henüz hiçbir şey yapmadı," dedi Fobi.
"Biliyorum, ama takımda yeniden bir nişancı olması iyi değil mi?"
"Henüz hiçbir şey de vurmadı."
Bir beyniniz var. Ve beyin kullanılmak ister. Hep açtır. Eğer beslemezsen gider çöpten beslenir! Vesvese yapar, fobi üretir, korku dolu senaryolar yazar, onu bunu kıskanır, bunalır, sonunda alev alıp kendini yakar! Beynini bilgiyle besle, geceleri rahat uyursun. Boş kaldığında vur bir kitap, vur bir belgesel, vur bilgi dolu bir sohbet. Tarih olur, tıp olur, sanat olur, teknoloji olur, ne seviyorsan. Ooh beynin de rahat etsin sen de. Hem de bilgileri sonra etrafta satarsın, seksi olur. Öğrenmek bir partidir!
Temel özelliklerimizi dosdoğru tanıyacak olsaydık kaygıyla başa çıkmamız mümkün olmazdı. Arzularımızı gerçekte oldukları şekliyle görebilseydik aciz duruma düşerdik. Esasında kendini tanıma araçlarından yoksun varlıklarız. Psikanalistler kavramak istemediğimiz için kavramadığımızı söylerken bunu kastederler. Var olan tek fobi kendini bilme fobisidir. Psikanalizin ortaya koyduğu fazlasıyla yerleşik ve tutarlı insan doğası tablosunda görünen odur ki, kim olduğumuz her daim ziyadesiyle gözümüzü korkutur.
Var olan tek fobi kendini bilme fobisidir. Psikanalizin ortaya koyduğu fazlasıyla yerleşik ve tutarlı insan doğası tablosunda görünen odur ki, kim olduğumuz her daim ziyadesiyle gözümüzü korkutur.
Kaygı Bozuklukları DEHB'si olan bireylerde genel topluma göre daha yüksektir ve oranlar yüzde 50'ye yaklaşmaktadır. DEHB ilk olarak sosyal fobi tanısı almış bireyler arasında daha yaygın bulunmuştur. DEHB eştanısı olan kaygı bozukluğu olan bireyler, DEHB'si olmayanlara göre daha şiddetli kaygı belirtilerine, daha erken kaygı başlangıç yaşına ve daha sık ek psikiyatrik tanılara sahiptir ve daha sık madde kullanımı sergileme eğilimindedir.
Kaygının varlığı dürtüselliği engelleyebileceği için, kaygı bozukluğu olan bireylerde, kaygısı olmayanlara göre DEHB tanısı daha geç farkedilir. Bununla birlikte, kaygı bozuklukları ve DEHB birlikte görülmesinin, zayıf prefrontal (beynin üst ön kısmı) etkinlik ve yukarıdan aşağıya düzenlemedeki yetersizliklerle ilişkili olduğu ileri sürülmüştür.