Hoşuma gidiyor bu sıcaklık, bir kokusu var: Bu kokunun içinde ben de varım; nice bağbozumu, hasat, yaprak dökümü, nice tatlar, hâlâ içimde taşıdığımı bilmediğim nice istekler var.
"Ne var ki her şey ancak birkaç defa oluyor, hatta çok seyrek. Çocukluğunun bir öğle sonrasını kaç kez anımsarsın? O öğle sonrası, benliğinde büyük iz bırakmış, benliğinin ayrılmaz bir parçası olmuş, onsuz olamayacağına inanmış olsan bile. Belki dört- beş kez daha. Belki o kadar bile değil. Dolunayın doğuşunu daha kaç kez seyredeceksin? Belki yirmi. Buna karşın, hepsi insana sınırsız gibi gözüküyor."
"Ölüm hep yolda, ama buraya ne zaman varacağını bilmeyişimiz, hayatın sonluluğundan bir şeyler eksiltiyor. O korkunç kesinlikten şiddetle nefret ediyoruz, ama bilmediğimiz için hayatı dipsiz bir kuyu olarak görüyoruz."
"Kit, korkuyorum ama hepsi o kadar da değil! Bunca yıldır ben senin için yaşadım. Bilmiyordum ama şimdi biliyorum. Biliyorum! Ama sen uzaklaşıp gidiyorsun."
-Gitmiyorum, ben buradayım!
-Yirmi yaşından küçükken hayatı sürekli hızlanan bir şey sanırdım; her yılla birlikte daha zenginleşecek, daha derinleşecek bir şey. İnsan giderek daha çok şey öğrenir, daha olgunlaşır, daha derin görüşler kazanır, hakikatin içine daha çok girer..
-Ve şimdi anlıyorsun ki hiç de öyle değilmiş ha? Daha çok sigara içmeye benziyormuş. İlk birkaç nefesin tadı harika. Sonuna doğru eskiyeceği, kötüleşeceği insanın aklına bile gelmez. Sonra onu olağan kabul etmeye başlarsın. Birdenbire bakarsın ki, neredeyse filtresine kadar gelmişsin. İşte acılığını o zaman fark edersin.
İnsan hiçbir zaman ayrıntıların tadına varamaz, her seferinde başka bir gün, derdi ama aslında her günün biricik olduğunu, hiçbir zaman geriye dönüş olmadığını, bir başka sefer diye bir şey olmadığını gizlice bilirdi.
"Biliyor musun?" Dedi Port içtenlik dolu bir sesle " Bence ikimiz de aynı şeyden korkuyoruz. Hem de aynı nedenle. İkimiz de hiçbir zaman hayatın içine tam olarak girmeyi başaramadık. Bir sonraki sarsıntıda düşeceğimizden emin, tüm gücümüzle dışına asılmış durumdayız onun. Öyle değil mi?"
Port için aşk demek, Kit'e aşık olmak demekti; başkası diye bir konu yoktu. Oysa şimdi, çoktan beri aşk kalmamıştı, aşk olanağı bile kalmamıştı. Başka türlüymüş gibi numara yapmanın yararı yoktu. Kit her zaman içinde taşıdığı o korkuyu silip atmayı nasıl başaramıyorsa, Port da kendini hapsettiği kafesten kurtulamıyordu. Uzun zaman önce kendini aşktan korumak için yaptığı kafesten.
Sık sık aynı tepkiyi göstermelerine, aynı duyguları hissetmelerine rağmen hiçbir zaman aynı sonuçlara varamadıklarını, çünkü hayattaki amaçlarının birbirinin tersi olduğunu görmek ona hüzün veriyordu.