Yaşanılabilir bir dünya, kimliklerin ve benliklerin birbirlerindan üstün olduğu değil farklı olduğu vurgusuyla, baskıcı değil özgürleştirici özelliğiyle ayrıştırdığı bir dünyadır. O dünyada kişi, kendi eşsizliğini başkalarının sıradanlığından, bayalığından, küçüklüğünden değil, herkesin eşsizliğinden alır. Seçkinlik arzusunun, kendini gerçekleştirme arzusuna dönüşmesinin biricik yolu, varoluştaki keşif macerasına devam edebilmektir. Bu keşif macerası ancak ve ancak herkesin kendi yaşamının efendisi olacağı bir dünya kurmakla devam edebilir. O dünya, ayrımcılığın vahşetiyle kurulamaz.