Saçlarımdaki beyazları seviyorum, tıpkı çocukken güneşli bir günde görüpte birbirleriyle oynayan bebeklere benzettiğim beyaz bulutları sevdiğim gibi.
Yüzümdeki kırışıklıkları seviyorum, sakin bir akşamda günün tüm çekilmezliklerine inat, yarını umutla beklerken seyrettiğim denizdeki dalgalar gibi...
Vücudumdaki ağrıları seviyorum mesela, bana yaş aldığım için değil, çalışmaktan yorulduğumu anlatıpta, bu gece yastığa başını rahat koy dediği için.
Ağlaya ağlaya akan burnumu, şişen yüzümü, gözyaşlarımı da çok seviyorum...
Ne mutlu diyorum hala taşlaşmamış kalbim, yeryüzünün diğer yarısı gibi.
Ne mutlu hala ağlayabiliyorum.
Başımın ağrılarını seviyorum...
Hala umursamaz, duyarsız, düşüncesiz, ve düşünce-siz olmadığım için...
Ve ve kalbimin ara ara sıkıştırmasını, yolun sonuna geldik dercesinelerini...
Sıkışıyor ise kalbim hala bir şeylere... Demek ki hala seviyor birşeyleri, birileri için acıyor, endişe ediyor birilerini yarım bırakmaktan ve yarım kalmaktan korkuyor diye...
SEVİYORUM bana ait olan ve ait olduğum herşeyi işte.
03.11.2020
00:13