Ali Gezginci

Adapazarı depreminden sonra California'dan gelen bir deprem uzmanı İstanbul'a da uğramış ve yaptığı açıklamada "Çok büyük bir deprem gelecek!" demişti. Gazeteciler "Ne yapılması lâzım?" diye sordular. "İstanbul boşaltılsın!" dedi. Evet, "İstanbul boşaltılsın!" Gelecek depremde iki köprü ve yakın tarihte çok dikkatli inşa edildiğini bildiğimiz birkaç bina dışında her şey yıkılacak. Cehaletin, bu dünyanın habersiz emredici yönetimin bıraktığı miras bu. Sadece İstanbul için değil, deprem kuşağında bulunan Türkiye'nin hemen bütün şehirleri için söz konusudur. Her neyse, sözünü ettiğim uzman gruba "İstanbul'da yaşanacak büyük bir depremde maalesef tahminen üç-dört milyon insan hayatını kaybedecek" dedim. "Eğer beton dediğiniz gibi imal edilmişse, çık, çık! Yedi-sekiz milyon insanın hayatı tehlikede!" dediler. Bakın, Büyükşehir Belediyesi'ne 140 bin kişi "Oturduğum bina sağlam mı?" diye müracaat etmiş, bunların hepsi düzenli yapı. Yani en iyi dediklerimizden. Diğerleri gitmeye bile cesaret edememiş.
Reklam
Planda şehre bazı yeni yerleşme alanları ilave etmek düşünülmüş. Dedim ki "Once şehrin ihtiyarlamış yapısı ve yapı stoku incelensin de, neye ne ilave ediyoruz onu bilelim!" "Aa, çok doğru!" dediler. O anda aklıma geldi, dedim ki: "Bir de deprem akla geliyor: yapı stokunun ne kadarı depreme ne kadar dayanır?" Sekiz dokuz ay sonra bizi yine bir danışma toplantısına davet ettiler. İstanbul'da yapı stokunun durumuyla ilgili iki çalışma yap- mışlar. Buna göre İstanbul nüfusunun %1.1'i tarihi yapılarda. % 11,6'sı düzenli denen yapılarda, % 21-28'i de düzensiz, yani kaçak yapılarda oturuyor. Kaçak yapı dediğimiz: Once iki kat yapılmış, ardından üstüne iki kat daha çıkılmış, sonra iki kat daha. %14-16'sı kooperatif yapılarında oturuyor: ama bu yapılar üzerinde yapılan inceleme gösteriyor ki en az yarısı düzensiz yapılaşma niteliği taşımakta. % 56'sı da gecekondularda. Yani şöyle bir toplarsanız, İstanbul nüfusunun %85'inin mimar ve mühendis katkısı olmadan inşa edilmiş yapılarda oturduğu ortaya çıkıyor.
Peki bu durumda ne yapmalı? Bu çalışmanın verdiği sonuç şu: Bu felâket ancak her ülke kendi şehirleşmesini kendi tecrübe temelleri üzerinde gerçekleştirebilirse aşılabilecektir. İnsanlığın şahsiyetsiz ve ticari amaçlarla biçimlendirilmiş bir çirkinlikler ortamından kurtulması ancak böyle olacaktır. Bu yapılmadığı takdirde insanoğlu var olduğu günden itibaren yaşadığı en büyük felâketi yaşayacaktır. Bizde yöneticilerin cehaleti yüzünden sadece bu felakete karşı değil, deprem gibi tabiî âfetlerle ekolojik felâketlere karşı da hiçbir tedbir alınmamıştır

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Birleşmiş Milletler Berkeley Üniversitesi'nden bir profesör dünyada depreme dayanıklı yapı sistemlerini incelemekle görevlendirilmişti. Bu zat Türkiye'ye de geldi ve Mimar Sinan Üniversitesi'nden bir genç hoca tarafından bana getirildi. Kendisine bir Osmanlı evinin inşa sisteminin resimlerini gösterdim. "Aman Yarabbi, bu ne müthiş şey, bütün dünyada bunun kadar akıllıca bir çözüm görmedim" dedi. Bugün biz bütün Anadolu'da restorasyon diye bütün bu binaları mahvediyoruz
Andre Jutton, Kemal Aygün Bey'e hitaben bir konuşma yaptı; ilk cümlesi, doğrusu hepimizin tüylerini ürpertmesi gereken bir cümledir. "İnsanlık tarihinin en büyük, en önemli kültürlerinin üst üste yer aldığı, bu açıdan bütün dünyanın en önemli ve en müstesna bölgesi olan toprak parçasının üzerindeki eserlerin muvakkat hüsn-i muhafaza imtiyazına sahipsiniz. Eğer onları doğru düzgün korumazsanız o zaman imtiyazınız sona erer.
Reklam
Reklam
263 öğeden 31 ile 45 arasındakiler gösteriliyor.