İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
Bu evleri atla bu evleri de bunları da
Göğe bakalım
Aylarca gezindim, yıkık ve şaşkın,
Benliğim bir kazan ve aklım kepçe.
Deliler köyünden bir menzil aşkın,
Her fikir içimde bir çift kelepçe.
Necip Fazıl KISAKÜREK
Gülleri sarı severim, toprağı ıslak.
Türküleri yanık, şiirleri hoyrat!
Havayı nemsiz, çayı demsiz.
Bir SENİ olduğun gibi,
Bir SENİ her şeye rağmen.
Bir SENİ, hâlâ.
-Ümit Yaşar Oğuzcan
Desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır,
Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor,
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini.
Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,
CAHİT SITKI TARANCI
"Sevgili Bilge, bana bir mektup yazmış olsaydın, ben de sana cevap vermiş olsaydım. Ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda ve birçok söz yarım kalsaydı, birçok mesele çözüme bağlanamadan büyük bir öfke ve şiddet içinde ayrılmış olsaydık da yazmak, anlatmak, birbirini seven iki insan olarak konuşmak kaçınılmaz olsaydı. Sana, durup dururken yazmak zorunda kalmasaydım. Bütün meselelerden kaçtığım gibi uzaklaşmasaydım senden de."
•Oğuz Atay
İki kalp arasında en kısa yol:
Birbirine uzanmış ve zaman zaman
Ancak parmak uçlarıyla değebilen
İki kol.
Merdivenlerin oraya koşuyorum,
Beklemek gövde gösterisi zamanın;
Çok erken gelmişim seni bulamıyorum,
Bir şeyin provası yapılıyor sanki.
Kuşlar toplanmışlar göçüyorlar
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
Ben bir Ayten'dir tutturmuşum oh ne iyi
Ayten'li içkiler içip sarhoş oluyorum ne güzel
Hoşuma gitmiyorsa rengi denizlerin
Biraz Ayten sürüyorum güzelleşiyor
Şarkılar söylüyorum
Şiirler yazıyorum Ayten üstüne
Saatim her zaman Ayten'e beş var
Ya da Ayten'i beş geçiyor
Ne yana baksam gördüğüm o
Gözümü yumsam aklımdan Ayten geçiyor
ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN
Tek bir şansım olsa gecmise dönmek isterdim. Çok çok gecmise, cocukluguma. Sokak ortasında avaz avaz aglamak isterdim. Sonra düştüğümde annem gelip kucağına alsın isterdim. Sabahları annem uyandırsın isterdim. Okula gitmek icin hazırlasın beni. Kahvaltı yapacağım dedigimde en sevdiğim çikolatalardan verecegim yersen diye tehdit etsin. Sonra cebime harçlığımı koyup, koşa koşa okula gideyim. O zamanlar da büyümek isterdim hep, ama büyüdükçe anladım ki buyumek hiç de iyi degil. Gizli gizli ağlıyorsun mesela. Sonra kime yaslanmaya kalksan sırtında binlerce bicak izi. Sonra büyüdükçe susuyorsun, icine atiyorsun her şeyi. Her gece yastığa akıyor gözyaşların. Oysa cocukken ne ağlardım bağıra bağıra. Annem gelsin de bağrına bassın tüm yaralarım iyi olsun diye. Ama simdi üzgünüm anne. Bağrına bassan da geçmiyor yaralarım. Durduk yere kanıyor durduramıyorum artik.
Sen bilmezsin ama Oğuz Atay demiş ki, sevmek yarıda kalan bir kitaba devam etmek gibi kolay bir iş değildi. İşte ben o büyük işe kalkıştım. Seni sevmek gibi büyük kocaman bir iş yanımdayken gülümsemesine bakıp içinden "Bu şimdi benim mi?" diye çaktırmadan sevinmek, ya da aradan çok zaman geçer bazen bir kaç mevsim, bir kaç insan, bir kaç anı, bir kaç acı.. Her şey biter, hesaplar ödenir, defter kapanır. Sonra olmadık zamanda, olmadık bir yerde saçma sapan bir karşılaşma olur. Sonra... Sonra bir şey olmaz. Çünkü hesap etmediğin bir kalbin vardır, o ne ayların ne yılların geçmesine aldırış etmeden ilk gün gibi taptaze seviyordur. Omuzdan öpmek diye bir şey vardır. Yüküne ortağım der gibi. Öyle güzel. Eğer bu aşk değilse ben sana daha önce kimsenin kimseye olmadiğı bir şey oldum...