Her yaşam milyonlarca seçim ihtiva eder. Kimi büyük, kimi küçük. Fakat bir kararın yerine başka bir karar geçtiğinde, bütün sonuçlar da değişir. Dönüşü olmayan bir sapma gerçekleşir ve bu da başka sapmalara yol açar...
Acıya karşı bağışıklık kazanmamızı sağlayacak bir yaşam tarzı olmadığını anlasak, her şey çok daha kolay olurdu. Mutluluğun doğasında acının da olduğunu. Biri olmadan öbürünün de olmayacağını. Tabii ki farklı düzeylerde ve miktarlarda. Ama hiçbir hayatta sonsuza kadar saf bir mutluluk içinde olamayız. Öyle bir hayat olabileceğini düşünmek ancak yaşadığımız hayattaki mutsuzluğumuzu büyütmeye yarar.
"Direnme gücüne sahip olanlar başkalarından farklı değildir." diyordu Nora. "Aradaki tek fark, onların aklında belli bir hedef olması ve o hedefe ulaşmaya kararlı olmalarıdır. Direnme gücü, dikkatimizin kolayca dağılabildiği bir hayatta odağımızı koruyabile yeteneğidir. Bedenimiz ve zihnimiz sınıra dayandığında bile yaptığımız işe yoğunlaşmayı sürdürmek, dikkatimizi dağıtmadan, etrafa bakıp birilerinin bizi geçebileceğinden endişe etmeden kendi kulvarımızda yüzmeyi sürdürebilmektir..."
Piyanoda yanlış nota diye bir şey olmadığına dair müzisyenlerin söyleyip durduğu eski bir klişe vardı. Ama Nora'nın hayatı anlamsız bir kakofoniden ibaretti. Muhteşem yönlere gidebilecek bir parça, artık hiçbir yere gitmiyordu.
Biçare ihtiyarlar!.. Geçmiş şeyleri hatırlarına getirdikçe hüzünlenirler. Çünkü ömürlerinde geçirdikleri sevinçli günleri andıklarında o günlerin bir daha geri gelmeyeceğine üzülürler. Çektikleri acıları hatırladıklarındaysa gönül yaraları tazelenir.
"Atom bombası dünyaya düştüğünde sen ve yaptığın iyilikler çoktan yok olup gittikten sonra bile hamamböcekleri zırhlı araçlar gibi sokaklarda sinsi sinsi dolaşıyor olacak."
İnsanların gençliği neden özgürlük ve eğlence çağı olarak gördüklerini asla anlamadım. Muhtemelen kendilerinin o zamanki hallerini unuttukları içindir. Mutsuz gençlerle çevrelendiğim şu anda yalnızca yirmi yaşında olmanın katlanılmaz esaretinden kurtulabildiğime -umarım bu sonsuza dek sürer (çünkü reenkarnasyona inanmıyorum)- minnettarım.
Uyusam, rüyamda sen! Uyansam, hayalimde sen! İnsan içinde olsam, gönlümde sen! Yalnız kalsam, karşımda sen! Daima sen! Daima sen! Vücudumu mu istersin? İşte esirinim. Canımı mı istersin? Al da kurtulayım.