“Benim yerim, barakanın karşı tarafında, tabana yakın bir noktadan açılan küçük, tek pencerenin yanındaydı. Üşüyen ellerimle iştahla yudumladığım sıcak çorba kâsesine sarılırken, pencereden dışarı bakacak oldum. Az önce dışarı sürüklenen ceset, parlayan gözleriyle bana bakıyordu. O insanla iki saat önce konuşmuştum. Çorbamı yudumlamaya devam ettim.”