Hadi illâki şu mültecileri almak zorundaymışız gibi kabul edelim, o durumda bile aklı başında bir iktidar olsaydı, sınır bölgelere yapay kentler inşa ederdi. Bu yapay kentten çıkış yasaklı ve güvenlik önlemleri alınmış olurdu. Bu şekilde iç güvenlik sorunu olmaktan çıkar, Türk toplumuna karışmazlardı. Barınma, yiyecek ve sair hizmetleri sağlardı ama bu bize yük değil, kâr sağlardı. Şöyle ki;
1- Yapay kentte kurulacak üretim merkezlerinde, fabrika işçiliği, maden işçiliği ve sair işler var edilir cüzzi bir miktara bunlar çalıştırılırdı.
2- Barınma, yiyecek ve sair hizmetler bunlara ücretsiz olmazdı. Onları bu ihtiyaçlarını da onlara ücret karşılığı sağlıyor olurdun. Yani çıkamadıkları yapay kentine bir de kira ödüyor olurlardı. Senden başka hiçbir kimseden hizmet alamadıkları için, verdiğin parayı zaten geri sana harcıyor olurlardı. Verdiğin işten aldığı yevmiye de zaten anca senin sattığın ürün ve hizmetlere yaşayabileceği kadar yeterdi. Bu hali ile, sen kendi ürünlerini onlara satarak onları hem pazar olarak kullanmış olur, hem de çok ucuza işgücü olarak kullanmış olur, hem demografik yapını bozmaz, hem güvenlik sorunu haline gelmez, hem ucuza mal üretirdin. Görünürde köle olarak gözükmese de kaba tabirle Türk'ün menfaatine cebren köle olarak kullanırdın. İllâ almak zorunda olsak, mantıklı çözüm budur. Tabi ne şamın şekeri ne arabın yüzü diyerek, def etmek daha pratik ve sakin yol.