Ne kalabalık bir hayat, ne kalabalık bir dünya diye düşündü. Düşündükçe düşündü. Evet bu bir gerçekti. Öylesine gerçekti ki her yanını sarmıştı. Başını kaldırıldı ve koşuşturan insanlara baktı. Herkesin bir hikayesi, dünyası, hayatı, şiiri... vardı. Önemsiz hissetti kendisini. Herkesin bir şiiri, hikayesi varsa kendisine ait olanların ne önemi vardı ki...
Hayat bundan mı ibaretti? Bir kaç zamanlık hevesler, tutkular, istekler, hayaller... Ya sonra? Sonra ne olacaktı? Bedeni ruhundan ayrılıp süzüldüğü zaman...
Kalabalıktan uzaklaştı ve hep huzur bulduğu o göl kıyısında oturdu. Şimdi mutluydu. Tekrar düşündü. Herkesin bir hikayesi vardı ancak şimdi fark ediyordu ki herkesin bir şiiri yoktu. Herkesin bir yaşanmışlığı vardı ancak herkesin bir dünyası yoktu. Şimdi biraz rahatlamıştı içi. Bencil değildi. Onlar gibi olmaktan korkuyordu. Nitekim onlar gibi görünmekten de hep nefret etti...