Bazen aklım almıyor; onu yalnızca ben, hem de öylesine içten, öylesine dolu dolu severken, ondan başka hiçbir şey görmez, bilmezken, ondan başka hiçbir varlığım yokken, nasıl olur da onu bir başkası da sever, sevebilir?
"Benim en çok ilgimi çeken yakın akrabâ dilleri öğrenmek. Çok yakın dilleri meselâ Osmanlı Türkcesi ile Özbekce, Kazakca ile Kırgızca gibi. Anlayabileceğiniz, çoğunuzun bildiği yahut bildiğini düşündüğüm meselâ İngilizcenin yakın akrabâsı Almancadır. İngilizce ile Almanca kadar birbirinden farklı dil düşünemiyorum. 'Home' kökteşi 'Heim'; aynı kökten gelen iki kelime. Almanın 'heim'dan tasavvur ettiği ile İngilizin 'homa'la tasavvur ettikleri arasında öyle bir fark vardır ki, bunun üzerine bir yıl ders verebiliriz, çalışabiliriz. Felsefede özellikle belirli bir filosof üzerine çalışıldığında genellikle göz ardı edilen, onun ana dilidir. Düşünce ile dil bütünleşmiş durumdadır ve düşünceyi anlayabilmek, düşüncenin ince kıvrımlarına girmek için o dili çok iyi bilmek lâzım."