Gönderi

Dine karşı saygılıyım, bunu biliyorsun, onun tükenmişler için bir destek, özlem ateşiyle yanıp tutuşanlar için de bir serinlik olduğunu hissediyorum. Ancak bu herkes için böyle olabilir mi, böyle olmak zorunda mı? Şu koca dünyaya baktığında bunun geçerli olmadığı, hiçbir zaman geçerli olamayacağı binlerce insan görürsün, dini bilen ya da bilmeyenler, peki neden benim için zorunlu olsun ki ? Tanrı'nın oğlu bile, babasının kendisine verdiği insanların onun yanında olacaklarını söylememiş miydi? Ya ben ona verilmediysem? Ya kalbimin bana söylediği gibi Tanrı beni kendisi için saklıyorsa? İsa, lütfen dediğimi yanlış anlama, bu masum sözlerimin alaycı olduğunu sanma, sana tüm ruhumla konuşuyorum, yoksa suskun kalmayı yeğlerdim: başkalarının en az benim kadar bildiği konulardan söz etmeyi pek sevmem. İnsanın kaderi şansızlığına katlanmak ve ona sunulan kadehi içip bitirmekten başka ne olabilir ki? Göklerdeki Tanrı'nın kadehi insanın dudağında acı bir tat bırakıyorsa, ben neden böbürleneyim ve bana tatlı geliyormuş gibi davranayım ki? Ayrıca tüm varlığım var olma ve olmama arasında gidip gelirken, geçmiş şimşek misali geleceğin karanlık uçurumunda parlarken, etrafımdaki her şey batarken ve benimle birlikte dünya da yok olurken, ben neden utanacakmışım? "Tanrım! Tanrım, beni neden terkettin?" diye seslenen ses, kendi içine sıkışmış, kendine sahip olamayan ve durdurulamaz bir şekilde yitip giden varlığın son kalan gücüyle beyhude çabaların derinlerinden gelen sesi değil mi? Gökyüzünü örtü gibi seren Tanrı bile ondan kaçamadıysa, o andan korktuğumu dile getirmekten neden utanayım ?
Sayfa 110 - olimpos yayınlarıKitabı okudu
·
9 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.