Gönderi

Emanetin önemi
Allah Resûlü"nün idaresinde dikkat çeken bir husus da vekâlet sistemiydi. Kutlu Nebî Medine"yi askerî seferler, hac ve umre gibi nedenlerden dolayı terk ettiğinde kendi yerine bir vekil bırakırdı. Söz gelimi hicretin sekizinci yılında Hz. Ebû Bekir"i hac vekili olarak tayin etmişti.(33) Vekillerin belirlemesinde yegâne ölçüsü de liyakat idi. Vekâlete seçilen kişi, kimi zaman Sâib b. Osman b. Maz"ûn gibi Kureyşli, (34) kimi zaman Sa"d b. Ubâde gibi Medineli,(35) kimi zaman Zeyd b. Hârise gibi azat edilmiş bir köle,(36) kimi zaman da İbn Ümmü Mektûm gibi görme engelli bir sahâbî olabiliyordu.(37) Resûlullah (sav) Medine dışındaki insanlara İslâm"ı anlatmak, zekât toplamak, hukukî ihtilâfları çözmek gibi görevler için bazı sahâbîlerini görevlendirirdi. O dönemde bu görevi yapanlara daha çok “âmil” denilirdi. Âmiller geniş yetki ile gönderildikleri için sorunların çoğunu yerinde çözerlerdi. Ancak bilemedikleri dinî ve hukukî konuları Allah Resûlü"ne danışırlardı. Çünkü Allah Resûlü"nün kendilerine tavsiyesi bu şekilde idi.(38) Hz. Peygamber"in çeşitli hukukî ihtilâfların çözümü için bazı sahâbîleri Medine"de görevlendirdiği de olurdu. Allah Resûlü"nün yanında yetişen, nasıl hüküm verdiğine vâkıf olan, adalet ilkesine bağlılığı ile bilinen Hz. Ömer, bu kişilerden birisi idi. Yine Hz. Peygamber"in, Medine"de babadan kalma evlerinin paylaşımında ihtilâfa düşen kardeşlerin arasını bulması için Huzeyfe b. Yemân"ı görevlendirmesi, (39) ashâbının özelliklerini anlatırken Hz. Ali"yi en iyi hüküm veren, Zeyd b. Sâbit"i ise miras konularını en iyi bilen kişi (40) olarak tanıtmasından da hukukî konularda ehil, bilgili, kabiliyetli ashâbına yetki verdiği anlaşılmaktadır. Allah Resûlü"nün görevlendirdiği kişiler sadece vekiller veya valiler değildi. Bunun yanında İslâm coğrafyasının çeşitli bölgelerine öğretmenler, komutanlar, vergi memurları, elçiler ve imamlar tayin ediyordu. Bu görevliler arasında Muâz b. Cebel gibi Araplar olduğu gibi Bâzân el-Fârisî gibi Fars kökenli sahâbîler de vardı. (41) Hür olanların yanı sıra Zeyd b. Hârise gibi azat edilmiş köleler de vardı. (42) Aynı şekilde yaşını almış insanlar olduğu gibi Üsâme b. Zeyd gibi çok genç olanlar da bulunmaktaydı. (43) Toplumun en hassas noktası olan yetki ve görev dağılımında Resûlullah"ın göz önünde bulundurduğu temel husus, emanet ve liyakat idi. Çünkü ilgili sahâbîler gittikleri yerde Hz. Peygamber"i temsil edecek, toplumu idare edecek, davalara bakıp adaleti uygulayacak, emniyet ve asayişi sağlayacaklardı. Neticede İslâmî değerler en doğru biçimde tanınacak ve daha geniş coğrafyalara yayılacaktı. Allah Resûlü"nün idaresinde emanet, ehliyet ve liyakat esas olduğu için bu nitelikleri taşımayan kimselere idarî görev verilmezdi. Bir gün Allah Resûlü"nün sevgili ashâbından olan ve hakkı çekinmeden dile getirmesiyle bilinen Ebû Zer, Hz. Peygamber"e, “Yâ Resûlallah! Beni âmil olarak görevlendirmiyor musun?” demişti. Onun yapısını çok yakından bilen Hz. Peygamber, elini omuzuna vurarak, “Ey Ebû Zer! Zayıf bir kimsesin. Bu görev ise bir emanettir. Lâyık olduğu için onu alan ve gereğini hakkıyla yerine getirenler dışında (bu tür görevler) kıyamet günü rezillik ve pişmanlıktır.” (44) buyurmuştu. Bunun yanında, “Siz yöneticiliği çok isteyeceksiniz. (Oysa) o, kıyamet gününde pişmanlık olacaktır.” (45) hadisi de ehil olmayanlara, bu hususta kabiliyet ve birikimi olmayanlara yönelikti. 33 T3091 Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’ân, 9;. N2996 Nesâî, Menâsikü’l-hac, 187. 34 HS3/142 İbn Hişâm, Sîret, III, 142. 35 HS3/135 İbn Hişâm, Sîret, III, 135. 36 ZE2/258 Zehebî, Târîhu’l-İslâm, II, 258 37 D2931 Ebû Dâvûd, İmâre, 3. 38 İM55 İbn Mâce, Sünnet, 8. 39 BS11556 Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, VI, 106. 40 İM154 İbn Mâce, Sünnet, 11; . T3790 Tirmizî, Menâkıb, 32. 41 CVS23 İbn Hazm, Cevâmiu’s-sîre, s. 23. 42 ZE2/258 Zehebî, Târîhu’l-İslâm, II, 258 43 M6264 Müslim, Fedâilü’s-sahâbe, 63. 44 M4719 Müslim, İmâre, 16. 45 B7148 Buhârî, Ahkâm, 7.
Sayfa 218Kitabı okudu
·
35 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.