Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

127 syf.
·
Puan vermedi
Woolf ve Feminizm Üzerine
“Kadınlar insandır, erkekler insanoğlu.” gibi cinsiyetçi söylemlerle başlamayacağım elbette incelememe. Hele ki Woolf'un, eşit(siz)lik vurgusu yaptığı bu kitabı okuduktan sonra... Kendine Ait Bir Oda, Virginia Woolf'tan okuduğum ilk eser. Bu kitapla başlamamın temel sebebi yazarı tanımaktı. Bir yazarı -diğer türlere kıyasla- düşünce türünde kaleme aldığı eserleriyle daha iyi tanıyabileceğimize inanırım. Feminist bir yazar olan Woolf (hemen hemen bütün incelemelerde geçen bu feminist vurgusunu yapmasaydım iflah olmazdım), kitabında “Kurmaca ve Kadın” konusunu ele alıyor. “Erkek yazarlara nazaran kadın yazarlar neden geri planda?” sorusunu cevaplarken: Edebiyatta kadın konumunun tarihsel gelişimi, bu gelişimi ketleyen sebepler ve ıleriye taşıyan vesileler, bu süreçte zaruret haddine varmış feragâtlar, ataerkil sistemin tahakkümündeki kadınlara biçilen roller ve bu rollerin olumsuz sonuçları gibi birtakım konuya da açıklık getiriyor. Aynı zamanda tüm bu açıklamaları somut örneklerle temellendiriyor. Öncelikle kitapta bana farklı bakış açıları kazandıran önemli bulduğum birkaç noktaya değinmek, sonrasında feminizm kavramı üzerinde biraz durmak istiyorum. Woolf kitapta, bedenen kadın/erkek şeklinde iki cinsiyete ayrıldığımız gibi zihnen de bunun mümkün olabileceği savını ileri sürüyor. Yani zihnimizin de kadın ve erkek olmak üzere iki cinsiyeti olabileceğini söylüyor. En nihayetinde mutlak yaratıcılığa, bu iki cinsiyeti harmanlayarak bir bütün haline getirdiğimiz takdirde ulaşabileceğimiz sonucuna varıyor. Yazarların, yazma eylemini gerçekleştirirken kendi cinsiyetlerinden sıyrılarak kolektif bir düşünce biçimine bürünmelerinin gerekliliğini savunuyor. Bu düşüncesini kitapta şu sözlerle açıklıyor, "Insanın zihninde kadınla erkek arasında bir işbirliği oluşmalıdır ki yaratıcılık tamamlanabilsin.” (#102236270) "Katıksız ve basit bir erkek ya da kadın olmak tehlikelidir; kadınsı-erkek ya da erkeksi-kadın olmalıyız.” (#102236231) Kimi okur, bu savın lezbiyenliğe veya biseksüelliğe bir vurgu taşıdığını ifade etse de ben daha ziyade burada androjen kimlik vurgusu olduğuna inanıyorum. Kültürel etmenler sebebiyle bazı toplumsal normlar bunu ketliyor olsa da androjen kimlik, kendini gerçekleştirme yolunda ilerleyen her sağlıklı bireyin ulaşmayı hedeflediği bir noktadır aslında. Gelgelelim ezici bir çoğunluğun eksik yahut da yanlış bildiği feminizm kavramına. Feminizm, çoğunluğun yanıldığı üzere kadınların el üstünde tutulması gerekliliğini savunan, kadınlara odaklanıp erkekleri dışlayan bir yaklaşım olmadığı gibi kadının istediği saatte dışarı çıkabilme yahut da mini etek giyebilme minvalindeki sığ düşüncelerden ibaret de değildir. Modern feminizm, cinsiyet ayrımına karşı çıkarak cinsler arası siyasal, toplumsal ve ekonomik eşitliği savunan radikal bir yaklaşımdır. Evet, radikaldir çünkü kültürel değişimi hedefleyen sosyal bir eylemdir. Bireylerle sınırlı kalmayan genelden özele bir yol izler. Nitekim sosyal değişimin, bireysel değişimi beraberinde getireceği varsayımına dayanır. Kadınları temel alarak onların indirgendikleri sosyo-politik stattünün kısıtlamalarını eleştiriyor olsa da aslında sadece kadınlara yönelik değil, her türlü sosyal baskılamaya karşı çıkar. Kadınları ve erkekleri kendi temel potansiyellerini gerçekleştirmekten alıkoyan rollerden kurtarmayı amaçlar. Halihazırda sözcülüğünü üstlenmiş bulunsam da bir feminist değilim. Zira bir -ist olabilmek için onun önündeki yaklaşımın tüm ilkelerini benimsemiş dahası yasantı haline getirmiş olmak gerekir. Oysa ben, feminizmin genel felsefesini beğenmekle birlikte tüm ilkelerini benimsiyor değilim. İncelememi daha fazla uzatmadan son olarak yazarın, kitabın sonlarına doğru kadınlara ithafen söylediği birkaç cümleyi de sizlerle paylaşmak istiyorum. Kadınların tarih boyunca maruz kaldıkları haksızlıkları ve edebiyatta geri planda kalmalarının sebeplerini irdeleyen yazar, diğer yandan tam bir feminist duruş sergileyerek hemcinslerinin tembelliğine bir eleştiride bulunmayı da ihmal etmiyor. Şöyle sesleniyor Woolf hemcinslerine, “...benim nazarımda sizler utanç verecek derecede cahilsiniz. Önemli sayılacak hiçbir keşifte bulunmadınız. Hiçbir imparatorluğu sarsmadınız ya da bir ordunun başında savaşa gitmediniz. Shakespeare’in oyunlarını siz yazmadınız, bir barbar kavimi asla uygarlıkla tanıştırmadınız. Mazeretiniz ne?” Halefi yahut muhalifi olduğumuz yaklaşımları doğru bir şekilde kavramsallaştırabilmek temennisi ile... Keyifli okumalar :)
Kendine Ait Bir Oda
Kendine Ait Bir OdaVirginia Woolf · İletişim Kitabevi · 202137,7bin okunma
··
1.098 görüntüleme
Necip G. okurunun profil resmi
Feminizm bence zaman içinde oldukça yıpranmış, temsili de oldukça zorlaşmış, bir anlamda ‘demode’ bir kavram haline geldi. Günümüzde ‘feministler’ görüşlerini açıklamadan evvel ne tip bir feminist olduklarını açıklamak zorunda kalıyorlar. Özellikle ülkemizde bu kavramın kendisi, içerdiği fikirlerin çok önünde ve bu da zarar veriyor bir anlamda. Özet yapmak isterken biraz karmaşık oldu sanırım:) Her neyse, sadede gelirsek, kadın erkek eşitliği konusunda kadınların ve erkeklerin beraber yola çıkacağı, sorumluluğu paylaşacağı, cinsiyet üzerinden değil de insan ve haklar temelinde kurulup yükselecek yeni bir söyleme, yeni bir anlayışa, belki yeni bir kavrama ihtiyaç var... Bunun edebi karşılığı olarak da kesinlikle yeni Woolf’lara ihtiyacımız var! Sümeyra hanım, son zamanlarda 1k’da okuduğum en iyi incelemelerden birini kaleme almışsınız. Hem Türkçe’nin kullanımı ve metnin akıcılığı hem de fikirleriniz gerçekten hayranlık uyandırıcı. Emeklerinize sağlık. Keyifli okumalar dilerim...
Sümeyra Özat okurunun profil resmi
Necip Bey, mükemmel noktalara değinmişsiniz. Özellikle kavramın kendisinin, içeriğinin önüne geçtiği konusundaki düşüncenize katılmamak mümkün değil. Aslında henüz çok eski bir tarihsel geçmişi olmamakla birlikte feminist yaklaşımın çabucak demodeleştiği de bir gerçek. Bunun temel sebebinin bilinçsiz savunucuları olduğunu düşünüyorum. Ifade ettiğiniz gibi bir reform gerekli! Katkınız ve sarf ettiğiniz güzel cümleler için teşekkür ederim, keyifli okumalar...
Semih Doğan okurunun profil resmi
Elinize sağlık Sümeyra Hanım. Hem sizin konuya yaklaşımınız hem de yazarın yaklaşımı bence gayet doğru. Ayrıca yazarın kadınlarla ilgili eleştirisine de sonuna kadar katılıyorum. Kolaycılığa kaçmasın kimse...
Sümeyra Özat okurunun profil resmi
Teşekkür ederim Semih Bey, sizin gibi değerli bir okur ve youtuber ile hemfikir olmak güzel. Mutlu oldum :)
2 sonraki yanıtı göster
Eylül Türk okurunun profil resmi
Evvela eser hakkında ki doyurucu yorumunuz ve ayırdığınız zaman için teşekkür ederim Sümeyra Hanım. Saptamalarınızla ilgili olarak bir konuya değinmek istiyorum. Analitik Psikolojide, sözünü ettiğiniz 'kadınsılık' ve 'erkeksilik' kavramlarının bir yeri var. Şöyle ki ; bir erkeğin dişil psikolojik eğilimleri bilinç dışından gelen ve anima denen arketiple yönetilir. Yine kadının da eril psikolojik eğilimleri, bilinçdışından gelen ve animus denen arketiple yönetilir. Bu birbirini bütünleyen öz yapılardan, Anima ruh durumlarını, duygusal tutumları, animus ise düşünceleri üretir. Yani kadınlar bilinçdışında düşünce üreten, erkekler de duygularını ve sezgilerini yöneten bir bütünlükle sarmalanmıştır... Kadın ve erkek kendi içinde bir bütündür. Tekrar teşekkür ederim🌹☘️
Sümeyra Özat okurunun profil resmi
Jung'un Analitik Psikoloji kuramı kapsamındaki "anima ve animus" arketiplerini konuyla bağdaşlaştırdığınız için teşekkür ederim Eylül Hanım. Doğrusu çok yerinde ve güzel bir bağdaşım kurmuşsunuz. Bu perspektiften bakmamıştım. Güzel bir katkı sundunuz, tekrar teşekkürler. Keyifli okumalar.. 🌸
1 sonraki yanıtı göster
Adem okurunun profil resmi
Elinize sağlık birkaç yıl önce okuduğum bir eserdi genel hatları ile yine anımsamış oldum. Benim görüşüme göre Feminist hareketin ülkemizdeki en büyük sorunu akademik kadrolar, okuyan, bilinçlenmeye gayret eden belirli azınlıkların arasına sıkışmış olmasıdır. Karşılıksız emek sarf eden Ev kadınlarına, işçi sınıfa mensup kadınlara inmediği sürece savunucusundan çok üstünkörü ithamlar ile ona saldıran düşmanları olacaktır. Feminizm hareketinin içeriğine eğilmek Ataerkil düzenin işleyen mükemmel mekanizması karşısında olan uyku halini dağıtmama yardımcı oldu diyebilirim. Feminizmi benimsemeye, katı bir savunucusu olmaya da gerek yok ama bilinçli bir şekilde okumalar yapan herkese katkı sağlayacak olduğunu düşünüyorum. Ne olduğunu dahi bilmeden küçümseyen, düşman kesilen insanların karşı mücadelesi her zaman olacaktır. İncelemede de Dediğiniz gibi Feminist hareketin radikal tarafı bu karşı mücadeleyi doğurmaktadır. Çünkü oluşturulmak istenen eşitlikçi düzen elde bulunan bir sürü mevki, imkan ve gücü yok edecektir. Son olarak her siyasi temelli hareketin eksikleri, bize göre yanlış tarafları olabilir. Ki daha çok yeni olan bir hareketten bahsediyoruz 1980 darbesi sonrasında Türkiye'de ilk ciddi oluşumlarını gösteren bir hareket bu. Binlerce yıldır süren düzenleri bir anda, kısa vadede sarsmasını beklemiyorum ama uzun vadede ve dediğim gibi alt sınıflarda daha çok tanındığı takdirde sarsacağına inanıyorum.
Sümeyra Özat okurunun profil resmi
Adem Bey, bahsettiğiniz sınıflar arasında yayıldığı takdirde feminizmin hak ettiği değeri daha iyi göreceğine dair düşünceniz bana farklı bir bakış açısı kazandırdı doğrusu. Üzerine düşünmeye değer, düşüneceğim. Bence de -katılırız ya da katılmayız- bu konuda bilinçli okumalar yapmak bize pek çok kazanım sağlayacaktır. Konuya dair düşüncelerinizi paylaşmak suretiyle incelemeye yaptığınız katkıdan dolayı teşekkür ederim.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.