Gönderi

632 syf.
10/10 puan verdi
Ma solitude, mon hermitage, mon repos
"İçinde hiç uyanmadan kalmış, biraz kurcalanmış fakat hiçbiri sonuna kadar işlenmemiş birçok yeteneği olduğunu acı acı seziyordu. İçi yanarak anlıyordu ki onda gömülü kalmış iyi ve güzel bir şeyler vardı; belki çoktan ölmüş ya da bir dağın derinliklerindeki altın gibi saklı kalmış bu hazine çoktan meydana çıkmış olmalıydı. Ama öyle derinlerde kalmış, üzerine öyle pislikler yığılmıştı ki. Sanki dünyanın ve hayatın ona verdiği nimetleri birisi çalmış ve yine kendi ruhunun derinliklerinde bir yere gömüp bırakmıştı. Sanki bir güç, onu hayat meydanına atılmaktan, iradesini ve zekasını alabildiğine açıp harcamaktan alıkoyuyordu." Oblomov'u birine anlatacak olsam ilk bu cümleleri okuturdum. Oblomov insan olarak bir elmastı ama hayatının hiçbir döneminde bulunmak istemedi. Her ne kadar düşünceleri onun uzun uykularını bölse dahi her sabah o yumuşak hırkasıyla, kahve kokusuyla hayatını sakince geçirdi. Bu cümleler aslında dönemimizin insanının içine tutulan bir ayna. Yeteneğimiz ne bilmeden, sevdiğimiz şeyleri yapamadan ve sürekli bunları hatırlayarak geçiriyoruz ömürlerimizi. Bunları yaparken hiçbirimiz Oblomov gibi temiz kalamıyor onun gibi yemeği lezzetli yiyemiyor, kuşların sesini dinleyemiyoruz. Oblomov kendi tembelliğini hayatının böyle akıp gitmesini kabullenmişti. O aynadan ona bakarken çoğu zaman "Kalk artık, nereye kadar yatacaksın hayatın geçiyor görmüyor musun?" dediğim anlar oldu. Sonra kendime bakar oldum. Hayatın karmaşıklığının içinde debelenirken neden sende hırkanı sırtına geçirip, kuşları izlemiyorsun?
Oblomov
Oblomovİvan Gonçarov · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202139,8bin okunma
·
4 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.