Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

228 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Ölümün acısını bile unutturan "sarı kahkaha"nın romanı
“Aşık olmak için görmenize gerek olmayan bazı şehirler var. İstanbul onlardan biri.” demiş Burhan Sönmez bir röportajında. Ve “İstanbul İstanbul” romanı ile güzellik ile çirkinliği, zenginlik ile sefaleti, güç ile zayıflığı, acı ile mutluluğu bir arada bulunduran bu acımasız ama büyülü şehri çok farklı bir kurguyla; yeraltındaki küçücük bir hücrede kimseler farkında değilken insanlık dışı işkenceler altında ezilen dört kişinin dilinden anlatmış bize. Öncelikle söylemeliyim ki son dönemde okuduğum en başarılı eserlerden biri “İstanbul İstanbul”. Etkileyici konusunun yanısıra kurgusu, metinlerarası göndermeleri, masalsı dili, insanı insan yapan duygulara ve değerlere hakimiyeti ile bence Türk Edebiyatının son dönemdeki en başarılı romanlarından biri. Umarım daha fazla bilinir ve daha fazla okunur. Şehrin derinliklerinde, yeri bilinmeyen küçücük bir hücrede yargılanmadan tutulan ve acımasız işkenceler gören dört tutuklunun dilinden anlatılan bir hikayeler demeti bu. Penceresiz, 1 metreye 2 metrelik pis bir hücreye kilitlenen bu dört kişi, rutin olarak dar bir koridor boyunca sürüklenir ve ardında sonsuz eziyetlerin beklediği demir bir kapıdan geçerler. Yakalanmışlardır ama suçları belli değildir; kana susamış işkencecilerinin tek amacı konuşmalarını sağlamak ve böylece işkence edebilecekleri yeni kurbanlar bulmaktır. Hayatlarının hiçbir değeri olmadığını ve kendilerine kimsenin yardım edemeyeceğini bilen bu dörtlü, hem acılarını katlanır kılmak ve haysiyetlerini korumak, hem de başka kimseye zarar vermemek için kendi gerçeklerini saklayabilmek amacıyla hayaller kurar ve hikayeler anlatırlar birbirlerine. Hayallerinde keyif sigaraları tüttürüp zengin mezeler ve güzel İstanbul manzarası eşliğinde rakı-balık keyfi yaparlarken, Boccaccio’nun Decameron’larından esinlenen hikayeleri çeşitlidir: kimisi komik, kimisi müstehcen, kimi zaman fantastik; ama hepsi son derece felsefi… Yaşanan on günün hikayesini on başlık altında, kahramanlarının dilinden aktarır bize Burhan Sönmez. Hikayeler arasında dolaşırken büyülü şehir İstanbul’u da kahramanların gözünden gezeriz. Yoksul, genç öğrenci Demirtay bize yazarın gençliğini hatırlatır. Tek amacı oğlunu korumak olan doktor, sağduyunun ve aklın temsilcisidir. Daha çocukken dipsiz kuyular nedeniyle kaybettiği yaşam ışığını güzel karısı Mahizer’de bulan ve onun peşinden inanmadığı bu yolculuğa çıkan eğitimli Berber Kamo, aşkın gücünü haykırır. Babasının anılarındaki İstanbul’a gelebilmek için işkence zindanlarına razı olan dağların efsanesi Küheylan Dayı ise cesaretin ve güvenin simgesidir. Bu ana dörtlünün karşı hücresinde tek başına kalan kadın kahraman Zine Sevda, acımasız işkenceler altında uyguladığı sessizlik yeminine roman boyunca da sadık kalır. Bizimle sadece uzaktan, havaya yazdığı kelimeler aracılığıyla konuşur. Sönmez bu dört ana karakterinin ötesinde, toplumun tüm “kazazedeleri”nin, gündelik hayatlarında "kıyıya vurmuş” olanların da -varoşlarda yaşayan yoksullar, sur diplerinde yatan evsizler, insanca bir yaşam ümidiyle ölümüne çalışan garibanlar- hikayelerini paylaşır bizimle. Ama okuduğumuz yoksulluk ve çaresizliğin değil; umudun, "zamanın zaferi”nin, ölümün acısını bile unutturan "sarı kahkaha"nın romanıdır. Acının yanında mutluluğu, çaresizliğin yanında ümidi, güzel İstanbul manzaraları yanında varoşları ve yeraltının pis mahzenlerini gösterir bize Burhan Sönmez. Yaradılışın daima iki yüzü olduğunu, hayır ve şerin kaçınılmaz birlikteliğini, parıldayan bir insanlık destanı eşliğinde paylaşır. Roman bu yönü ile çok çarpıcıdır. Biz adaletsizliklere isyan edip acıdan çığlık atmalarını beklerken, o karakterlerini keyifli hikayeler eşliğinde mutluluğa yönlendirir. Onlar hayata tutunmaya ve yaşadıkları andan zevk almaya çalıştıkça bizler yaşadığımız şehrin derinliklerinde olanlara gözümüzü kapadığımız ve onca imkana rağmen mutluluğu bulamadığımız için utanırız. Yer üstünde ve yeraltında iki ayrı İstanbul vardır. Şaşırarak fark ederiz ki, karanlık hücredeki kahramanlar her ikisini de, aydınlıktaki özgür bizlerden daha iyi tanırlar. Burhan Sönmez’in doğunun ölümsüz hikayelerine; özellikle Mesnevi ve Binbir Gece Masalları’na tutkusu “Kuzey” romanında dikkatimi çekmişti. “İstanbul İstanbul”da da kullandığı birçok metafor (kuyu, zaman, beyaz köpek) Mesnevi’den. Hem doğunun unutulmaya yüz tutmuş kadim hikayelerine saygısı, hem de İstanbul sevgisi ile bana Orhan Pamuk’u hatırlatıyor. Sönmez, “Zamanı ve mekanı, ümidi ve umutsuzluğu, karanlığı ve parlaklığı birleştirmek istedim” demiş. Başarmış. İnsanın içindeki şeytanları birer birer sıralarken insanlığa dair ümidini de paylaşmış bizimle. Velhasıl, okumamış olanların bir an önce Burhan Sönmez'in büyülü kalemi ile tanışmalarını öneririm. "Tanrı doğayı yaratıp yeri göğü var et­tiğinde, buna karşı Şeytan da insanı sahiplenmiş, onu bil­gi ağacının meyvesiyle beslemişti. Bilgi edinen insan, di­ğer canlıların yapamadığını yaptı, varoluşunu bildi. Bildikçe varlığına hayran oldu. Kendisinden başka kimseyi sevmedi, Tanrı'yı bile. Tanrı'ya bağlılığı, ölümden sonraki yaşamı iste­mesindendi. Ölçü, kendi varlığıydı. Doğayı ezdi, canlıları öl­dürdü. Zamanı geldiğinde Tanrı'yı da öldürecekti. Dünyada kötülük bu yüzden çoğunluktaydı.” "Bir inanca bağlanmak insanı şeytan yapardı, evet. Ken­di inancını üstün gören kişi, başkalarını küçümserdi. Yaşa­mın bütün değerini elinde toplar, iyiliğin kaynağını kendin­de görürdü. Kötülük başkalarının parçasıydı ona göre, kendi kalbini bilmezdi."
İstanbul İstanbul
İstanbul İstanbulBurhan Sönmez · İletişim Yayınları · 2019954 okunma
··
612 görüntüleme
Seda okurunun profil resmi
Hemencik puanlamana baktım ben
AkilliBidik
AkilliBidik
Sönmez külliyatında, senden en yüksek hatta tam puanı İstanbul almış. Ellerine emeğine sağlık canım, çok güzel anlatmışsın yine. Bu eserdeki karakterler ve yaşadıkları, kolay kolay zihnimde çıkmayacak...
AkilliBidik okurunun profil resmi
Evet, tüm romanlarını beğendim Burhan Sönmez'in, ama açık ara en beğendiğim eseri bu oldu. Acı ve utanç içime işledi inan. Sadece işkence de değil beni utandıran. O küçücük soğuk hücrede hepimizden daha iyi tutunmaları bu hayata... Biz burnumuzun ucundakileri göremezken onların imkansızlığı hayallerinde cennete çevirmeleri... Sarsıcı bir kitap, benim de zihnimden kolay kolay çıkmayacak. İyi ki okumuşum arkadaşım, sağol, varol 😃👏
Arzu Polatkan okurunun profil resmi
Harika bir kitaba da böyle dolu dolu bir yorum yakışırdı, yüreğinize sağlık...
AkilliBidik okurunun profil resmi
Teşekkür ederim 😊
Sultannn okurunun profil resmi
Yazarı @seda_bera 'nın incelemesi ile tanıdım ve kitabı listeme aldım. Ellerine sağlık sayende kitabı daha da merak eder oldum.
AkilliBidik okurunun profil resmi
Tavsiye ederim hocam, inanıyorum ki siz de beğenirsiniz.
Hayat Bu okurunun profil resmi
Katılıyorum. Ben de yorumlamış ve sevmiştim eseri
Semih okurunun profil resmi
Elinize sağlık, incelemenizi keyifle okudum. İnşallah kitabı okuma fırsatı da bulabilirim.
AkilliBidik okurunun profil resmi
Çok teşekkürler. Umarım fırsat bulursunuz, inanıyorum ki siz de beğenirsiniz.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.