Gönderi

Belçikalı Bay Naus Olayı
“İran devrimi, bir Belçika elçisinin aklına gelen korkunç bir fikre kapılıp molla kılığına bürünmesi yüzünden patlak verdi." Aslında gerçeğe çok da uzak sayılmazdı bu söylediğim. Yine de Şirin'e göre ayaklanmanın öncülleri, Şah 1900'de Contrexéville'de tedavi için bulunduğu sırada hissedilmeye başlanmıştı. Oraya maiyetiyle birlikte gitmek isteyen hükümdarın paraya ihtiyacı olmuştu. Hazine her zamanki gibi tamtakır olduğundan, Çar'dan 22,5 milyon rublelik bir borç almıştı. Böylesine ağılı bir armağana az rastlanır. Sürekli iflasın eşiğinde yaşayan güney komşusunun bu borcu geri ödeyeceğinden emin olmak isteyen Saint-Petersburg'daki yetkililer, İran gümrüklerinin kendi denetimlerine bırakılmasını ve borçlarını gümrük hasılatından doğrudan tahsil etme yetkisinin tanınmasını şart koştular ve bu şart kabul edildi. Ve bu imtiyaz yetmiş beş yıllığına Ruslara bırakıldı! Bunun ne kadar muazzam bir imtiyaz olduğunu bilen ve İran'ın dış ticaretine böyle olduğu gibi el konması karşısında öteki Avrupa devletlerinin alınacağından ürken Çar, gümrükleri kendi uyruklarına teslim etmek yerine Kral II. Leopold'dan bu işi kendi yerine ve hesabına üstlenmesini rica etti. Böylece Şah nezdinde otuz kadar Belçikalı memur görevlendirildi ve baş döndürücü bir hızla büyük bir nüfuz sahibi oldular. Özellikle de içlerinden en tanınmışı, Mösyö Naus diye biri en yüksek iktidar katlarına kadar yükselmeyi başardı. Devrimin arifesinde İran Şahlığı'nın yüksek şura üyesi, Posta ve Telgraf nazırı, İran başhazinedarı, pasaport departmanının müdürü, Gümrükler genel müdürüydü. Ayrıca mali sistemi tepeden tırnağa yeniden yapılandırma işiyle de meşgul oluyor ve katır yüklerine konan yeni vergiden de o sorumlu tutuluyordu. Naus'un bu aşamada İran'da en çok nefret edilen kişi, yabancıların ülkeye el koymasının simgesi haline gelmiş bir adam olduğunu eklemeye bile gerek yok herhalde. Zaman zaman onun sınır dışı edilmesini isteyen bir ses yükseliyor, adamın rüşvet yememe gibi bir ünü veya işbilirliği olmadığı için bu talepler son derece haklı gözüküyordu. Ama Çar'ın, daha doğrusu Çarın etrafını sarmış ve siyasal amaçları Saint-Petersburg basınında artık yüksek sesle ilan edilen çetenin desteğini alan Naus yerinde kalıyordu. Söz konusu amaç, Rusya'nın İran ve İran Körfezi üzerindeki vesayetini kimseyle paylaşmayacak bir konuma gelmesiydi. Bay Naus'un konumu hiç sarsılmayacak gibiydi; ama koruyucusunun ayağı sürçünce işler değişti. İranlıların en hayalcilerinin bile beklemediği bir hızla ve iki perdede gelişti olaylar. Önce Rus-Japon savaşı, tüm dünyayı şaşırtan bir şekilde, Çar'ın bozguna uğrayıp donanmasının yok edilmesiyle sonuçlandı. Sonra yetersiz yöneticilerin hataları yüzünden yaşanan utancın kışkırttığı Ruslar çileden çıktı: Potemkin zırhlısının denizcileri isyan etti, Kronştadt ayaklanması patlak verdi, Sivastopol başkaldırdı, Moskova olayları yaşandı. Herhalde kimsenin henüz unutmadığı bu olaylar üzerinde daha fazla duracak değilim, ama şu kadarını belirteyim ki bu olaylar özellikle de II.Nikola 1906'nın Nisan ayında parlamentoyu, yani Duma'yı toplantıya çağırmak zorunda kalınca İran üzerinde çok yıkıcı bir etki yaptı. Tam bu atmosferde son derece sıradan sayılabilecek bir hadise yaşandı: Belçikalı yüksek memurlardan birinin evinde verilen maskeli baloya Bay Naus, molla kılığına girip gitmek gibi bir fikre kapıldı. Kıkırdamalar, kahkahalar, alkışlar arasında herkes nazırın etrafında toplanıp onu tebrik etti, hatta bir de poz verip fotoğraf çektirdiler. Birkaç gün sonra bu fotoğrafın çoğaltılmış yüzlerce kopyası Tahran çarşısında dağıtılıyordu.
Sayfa 229 - YKYKitabı okudu
·
17 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.