Gönderi

165 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Bazı edebi eserler vardır, son derece çarpıcı hikayeler anlatırlar ve okur yüzeysel okumalarla bu eserlerin tadına varabilir. Bunlar, Orhan Pamuk'un deyimiyle "merkezini kolayca açık eden" eserlerdir. Bazıları da katman katman okumaya açık, insan zihninin derinliklerine giren, her okuyuşta önceden kendini açık etmemiş bir yönünü yakalayabileceğiniz ve kitabı bu yönden okumanın da son derece kabul edilebilir olduğuna herkesin (en azından çoğunluğun) hemfikir olabileceği eserlerdir. Bu türden eserlerden de zaman içinde epey büyük, tüketemeyeceğimiz kadar büyük bir dünya oluşmuştur. İşte bir de "Yürek Burgusu" gibi eserler de vardır ki, belki de kendisi bu konuda yegane örnektir, o kadar çok okumaya, bilinçli olarak, öyle bir açılmıştır ki, nasıl yorumlanması gerektiği konusunda 120 küsür yıldır kimse anlaşamamaktadır. Henry James son derece basit bir tekniği ustalıkla kullanarak okuru olayların akışı içinde artık hiçbir şeyden emin olamadığı bir noktaya sürüklemektedir. Yarattığı karakterler ve onların arasındaki ilişkiler bu sürekli belirsizlik içinde her türden yoruma açık hale gelmektedir. Internet üzerinde her yerde bulunabilecek bu farklı okumaları burada tekrar etmeye hiç gerek yok. Yapısalcı, psikanalitik, Freudcu, Jungcu, sembolik, feminist, Marksist, hayalet hikayesi, tüm bunlar ve bunların çeşitli kombinasyonları, savunucuları tarafından kitaptaki çeşitli monolog ve durumlar tarafından desteklenerek savunuluyor. Ne var ki, farklı olaylar ve monologlar, hatta bazen tamamen aynı sahneler, tam tersi okumayı mümkün kılabilecek şekilde de yorumlanabiliyor. Ben daha ziyade bu tür farklılıklara imkan veren ustalığa değinmek istiyorum. Hikayedeki üst kurmacadan, yani ilk anlatıcı ve Douglas'ın anlattıklarından sonraki esas hikayeyi sadece öğretmenin gözünden, birinci tekil şahıstan dinliyoruz. Öğretmen bize (acaba bize mi?) başından geçenleri anlatıyor, fakat bu olayları tamamen kendi yorumları, ve duygularına bulanmış halde okuyoruz. Kendisi bize kolaylıkla etki altında kalabildiğini, Grose'un hayalgücünün kendisininki kadar kuvvetli olmadığını ve davranışlarının duygularının etkisi altına girebildiğini ifade ediyor ki, ona inanmamız bir ölçüde güçleşiyor. Öğretmen, ilişkide olduğu karakterleri saf iyiler ve kötüler olarak kategorilendiriyor ki, bu durum öyküyü iyiyle kötü arasındakü mücadeleye indirgeyen yorumlara zemin oluşturmuş. Fakat biz bu kategorilendirmenin gerçekçi olmadığını bildiğimizden, öğretmenin yorumlama konusunda problemleri olabileceğini seziyoruz. Öğretmenin gözünde saf iyiler olan çocuklar adeta cennetten henüz kovulmamış Adem ve Havva gibiler. Tek sorun, okuldan kovulma gibi bu iyilik haliyle bağdaşmayacak, fakat öğretmen dahil kimsenin de altını eşelemediği bir sorun gibi gözüküyor. Yazar bu ayrıntıya, öğretmenin bakış açısına güvenmememiz gerektiğini bize hatırlatmak için arada değiniyor. Olur ya, onun düşüncelerine kendimize fazla kaptırırız diye... Fakat bu hatırlatma sadece bize değil, aynı zamanda öğretmene de yapılıyor. O da öykü ilerledikçe kendi düşüncelerine güvenmekte zorlanıyor. Saf iyiler olan çocuklar, ilk başta saf kötülerden korunması gereken bozulmamış ruhlar iken, öğretmenin gözünde giderek aslında bu kötü etkilerin altına çoktan girmiş olan, kandırılmış zavallı ruhlara, belki de bunların ölümlerinden önce istismarlarına uğramış, belki cinselliğin bilgisine ulaşmış ve bunu arar olmuş, hatta zaman zaman kötü hayaletlerle işbirliğine giden, "düşmüş" kötülere dönüşüyorlar. Bizim burada gerçek durumun ne olduğu konusunda en ufak bir fikrimiz yok. Öğretmen ve diğer karakterlerin konuşmaları o kadar az ve kapalı ki, onların olanlar hakkındaki düşüncelerini kendilerinden dinleyemiyoruz. Öğretmen çocukları ilk başta korumak ve korkutmamak, daha sonra (onların samimiyetinden kuşku duymaya başladıktan sonra) ise deli damgası yiyerek onlar üstündeki üstün konumunu kaybetmemek için hiçbir şeyi onlara açıkça sormuyor. Fakat kapalı bir şekilde sorduklarına aldığı cevapları tamamen kendi açısından yorumluyor. Bu cevaplar gerçekte farklı yönlere çekilebileceğinden aslında biz çocukların neyi kastettiğini asla bilemiyoruz. Sadece akıl sağlığından şüphe duymaya başladığımız öğretmenin düşünceleriyle yetinmek durumunda kalıyoruz. Özellikle 10 yaşındaki Miles ve öğretmen arasındaki tuhaf ilişki, çocuğun adeta bir yetişkin gibi örtük konuşması, okuldaki arkadaşlarına anlattığı ve kovulmasına sebep olan fakat ne olduğunu bilmediğimiz o şey (eşcinsel eğilimler? istismara uğrama?), öğretmenin çocuğa duyduğu ve pedofili olarak dahi yorumlanabilecek garip çekim, çocuğun öğretmenden uzaklaşma isteğinin arkasında yatan esas sebep (Quint ile ormanda bir başına kalma isteği? öğretmenden özgürleşme?), fakat aynı zamanda ateşin başında öğretmeniyle iki saat baş başa kalma isteği, öğretmenin, Miles ile olan her konuşmasını bir üstünlük mücadelesi olarak yorumlaması ve konuşmayı bu motivasyonla yönlendirmesi, işte bunların hepsi o kadar örtük işleniyor ki, beyin yakan, cevap bulamadığımız sorular okudukça zihnimize üşüşüveriyor. Koruma içgüdüsüyle öğretmen yalnız başına da zaman geçirmesi gereken çocukları bir an olsun yalnız bırakmıyor. İşi, gece boyunca onları gözlemek noktasına kadar vardırabiliyor. Çocukların bu baskıdan bunaldıklarını bazen yaptıkları tepkisel davranışlardan çıkarabiliyoruz. Ne var ki, çocuklar da bunu açıkça söylemedikleri için, biz de öğretmen gibi bu davranışların ardındaki motivasyonu çözemiyoruz. Öğretmene göre bunlar, çocukların hayaletlerle olan ilişkisinin ve kendisiyle dalga geçtiklerinin bir göstergesi. Biz buna evet ya da hayır diyemiyoruz. Bu kadar kapalı anlamlılık bizi başka bir öyküde inanılmaz sıkabilirdi. Fakat kendi başına heyecanlı bir macera olan bir hayalet öyküsünün içinde bu kapalılık bizi bırakmayan bir gizeme evriliyor. Hayaletlerin gerçek veya öğretmenin zihninde olup olmamasından bağımsız olarak bu durum öğretmen ve çevresi arasında örtük bir gerilimi sürekli kılıyor. Yazarın öyküde kullandığı bir çok simge var. Bunlar Viktoryen dönem ahlakı ve adetleri ile değerlendirilince ortaya çok sayıda farklı yorum da çıkıyor haliyle. Dediğim gibi bunlar son derece çeşitli ve herhangi birisinin zorlama olduğu duygusuna da kapılmıyorsunuz. Örneğin, Miles'ın aslında Douglas olduğu, öğretmenin bu öyküyü ona olan aşkının bir itirafname gibi kaleme aldığı yorumu dahi var. Üstüne düşününce bu ihtimal gülünç gelmiyor. Bu kadar anlam olasılığının içinde bu kitabı tekrar tekrar okumayı istiyor, bir virgülden dahi anlam çıkarmaya çabalamayı arzuluyorum. Herhalde insanoğlu için gizli saklı anlamların peşinde hevesle koşmak en büyük tutkulardan biri.
Yürek Burgusu
Yürek BurgusuHenry James · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20191,772 okunma
·
27 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.