Gönderi

Lâkin Voltaire'den beri bütün İslâm düşmanları, en büyük tenkitleri Peygamber'in zevceleri münasebetiyle yapmışlardır. Hz. Hatice'nin irtihâlinden sonra Şanlı Peygamber efendimiz Sevde'yi, sonra Âyişe'yi, daha sonra Hafsa'yı, Zeyneb'i, Ümmü Seleme'yi, âzadlısı Zeyd'in boşadığı diğer Zeyneb'i zevcelik dairesine aldı. Tek evliliğe alışmış olan kimseler, Sâmî kavimler arasında öteden beri alışılmış olan taaddüd-i zevcât[=çok kadınla evlenme] hususunu bir türlü mutedil olarak muhakemeye muktedir olamıyorlar. Evvelâ işin umumiyetini, nazariye tarafını değerlendirelim. İslâm'da da esas olan bir zevce, bir eştir. Hiçbir müslüman, birden fazla karı almağa dinen mecbur değildir. Yalnız "bir çok şartlarla" birden fazla almağa izin verilmiştir. Verilen bu izin ise, ahlâkı korumak ve nesli muhafaza etmek gibi büyük bir hikmete dayandırılmıştır. İslâm'da çok kadınla evlilik "gayet tabiî ve zarurî" bir şekildedir. İslâm tabiî bir din olduğundan insanlara tabiî olmayan ve kudretleri üstünde hiç bir şeyi emretmemiştir. Acaba şâirâne bir suretle, bin türlü, şarlatanlıklarla tek evliliği göklere çıkaranlar ne yapıyor? Onların topluluklarına bir göz atarsak şunu görürüz: "Maddi ve mônevî bir mecburiyet halinde ve namus dairesinde bir müslüman bir ikinci zevce alabilirken ve kadınlığın haysiyetini ayaklar altına almağa lüzum görmezken, bir Avrupalı, bir kadını fâhişe ederek, bir kadını baştan çıkararak, oğlanlarıni isimsiz ve çok kere aç, sefil bırakarak tabiî ve mânevî ihtiyacını tatmin ediyor!" Sefil ve aç gürûhuna mensup olan bedbahtlardan başka, "metres" nâmıyla gizlenmek istenilen bir fâhişe ile gayr-i meşru bir izdivaç halinde yaşamamış ve bundan ötürü hilekârca ve fuhuş şeklinde çok karılılığı uygulamamış "medenî" pek azdır. İslâm, bazı hallerde, bazı şahıslar için bir kadından ziyâdesine tabiî ihtiyaç olduğunu görmüş, bunun önlenmesine imkân olamayacağını anlamış ve bundan dolayı esîrlik durumunda olduğu gibi çok kadınla evlenmeyi dahi bir çok faydalı şartlarla, mümkün olan insanlık derecesine sokmuştur. Şimdi umumdan hususa, Peygamber'in kendisine gelince: Bunda üç şey hatıra gelebilir. 1. Maddî bir maksat için; 2. İktisadî bir maksat için; 3. Bu iki çirkin sebebe benzemeyen, beğenilir maksatlar için. Garb'ın bütün faziletli âlimleri birinci ihtimâli reddediyorlar. Gerçekten Peygamber'in zevcelerinin ekserisi dul ve yaşlı kadınlardı. Eğer maksat şehvaní olsaydı, bunların yerine genç ve güzel kızları alması lâzımdı. Özellikle halayık istifraşı[odalık kullanma] maddî bir ihtiyacı daha kolaylıkla karşılardı. Demek ki Rénan ve Chanté Pie gibi âlimlerin şu değerlendirmeleri tamamıyla hakikata uygundur. Acaba ikinci sebep kabul edilebilir mi? Hayır. Zira Peygamber'in Hatice'den sonra izdivacına kabul ettiği kadınlar içinde servet ve malına tama' edilerek alındığı iddia olunacak kimse yok. Şu halde üçüncü sebep kalıyor. Doğrusu da budur. Peygamber'in aldığı Sevde, ibâdetine düşkün fakir bir dul kadındır. Cenâb-ı Peygamber, Hafsa'yı, Osman tarafından reddedilmesi üzerine gönlü pek ziyâde kırılan Ömer'in hatırı için zevceliğe aldı. Zeyneb, Bedir kahramanlarından bir fedakârın fakir karısı idi. Peygamber onu sefalet ve ihtiyaçtan kurtarmak için aldı. Ümmü Seleme ise Uhud fedaîlerinden birinin karısıydı. İşte görülüyor ki bu kadınlarla izdivacda görülen âmil, şehvet ve maddiyat olmayıp, siyaset ve şefkattir. | Ziya Nur Aksun, İslâm Tarihi Ötüken Yayınları, İstanbul:2019 sf:190
Sayfa 190 - Ötüken Yayınları, İstanbul:2019Kitabı okudu
·
34 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.