Gönderi

"Madem bana güveniyorsun," dedi, "sana bir şey daha soracağım. Bir şarkıdan bahsettin. Hani şu tango. Söylediğin şarkının anlamını biliyor musun?" "Sana yalan söyleyecek değilim. Tam bilmiyordum. Öğrenip ezberlemiştim, çünkü ben her şeyi öğrenirim. Çok da güzel bir şarkıydı. Anlamını hiç düşünmemiştim... Yine de babam bana öyle çok vurdu, öyle çok vurdu ki, Portuga... Ama olsun..." Uzun uzun burnumu çektim. "Olsun, onu öldüreceğim." "Ne diyorsun evladım sen, babanı mı öldüreceksin?" "Evet, öldüreceğim. Çoktan başladım bile. Öldürmek derken öyle Buck Jones'un tabancasını alıp dan diye öldürmeyi kastetmiyorum. Öyle değil. Kastettiğim onu kalbimde öldürmek. İyiliğini istemekten vazgeçmek. Derken bir gün ölüp gidecek." "Küçücük kafacığın ne hayallerle dolu..." Böyle dese de içindeki huzursuzluğu atamadığı belliydi. "Sen beni de öldüreceğini söylemiyor muydun?" "Başta söylemiştim. Sonra seni tersinden öldürdüm. Seni kalbimde doğurarak öldürdüm. Dünyada sevdiğim tek insan sensin, Portuga. Tek arkadaşım sensin. Bana kart, gazoz, şekerleme ya da misket veriyorsun diye değil... Yemin ederim, doğruyu söylüyorum."
Sayfa 145 - CANKitabı okudu
·
6 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.