Tüm yapımların üzerine bir Sovyetler Birliği Devlet Sinematografi Enstitüsü musallat edilmişti ve patronu da, Eisenstein'ın yaşamı üzerinde boğucu bir etkisi olacak olan Boris Shumyatsky'ydi. Parti artık filmlerden korkuyordu, bu nedenle de her şeyi kontrol ediyor ve çekilmekte olan Sovyet filmlerinin sayısında sert bir düşüş yaşanmasını garanti altına alıyordu. 1935-1937 yılları arasında, Sovyetler Birliği yapımları önce yılda kırk küsur filme, sonra da yılda yirmi dört filme düştü. Buna bir de ülkeye gelen yabancı filmler üzerindeki kısıtlamaları eklerseniz, bu en sert dönemde "eğlence"nin nasıl güç bela kabul gördüğünü anlayabilirsiniz. Lenin'in filmin önemine ilişkin düşüncesi neredeyse tamamen propagandaya indirgenmişti.