Gönderi

Önemli olan nokta şudur; sürgün ve imhayı diğer Hıristiyanları da kapsayacak şekilde uyguladığı için açıkça Hükü­metin emirlerine karşı gelmekle suçlanan, 2000 kişinin üstünde insanı “koyun gibi boğazlatan” Dr. Reşit hakkında hiç­bir soruşturma açılmamış ve hiçbir kanunî takibat yapılma­mıştır. Belki bundan daha da önemli olanı, olayları Alman Konsolosluğu’na aktaran ve Reşit’in cinayetlerine muhalefet eden Mardin Kaymakamı Hilmi’nin görevden alınmış olması­dır.’ Aynca Diyarbakır ve civarında Ermenilere karşı günde­me getirilen politikalardaki başarıları nedeniyle Reşit’in em­rinde çalışan Diyarbakırlı memurların ödüllendirilmesi yoluna gidilmiştir (...) Belki de bunların hepsinden daha önemli olan bilgi, Dr. Reşit’ten daha sonra, işlediği cinayetlerin değil, bu cinayetler sı­rasında “merkeze yollayacağım” diyerek el koyduğu Ermenile­re ait mücevher ve eşyaların hesabının sorulmuş olmasıdır. Reşit’e yollanan resmî bir yazıyla, bu el koyduğu mücevherler istenmiştir (...) Gazeteci Süleyman Nazif bu durumu çok veciz söz­lerle dile getirir: “Talat Paşa bundan fevkalade münfail [canı sıkılmış] olarak ‘katil’ sıfatıyla takdir ettiği Reşit’i 'gasip’ [hır­sız] olduğu için azl etmiş{ti)]."
Sayfa 188Kitabı okudu
·
8 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.