Genç yaşta bir insanın maruz kaldığı duygu değişimlerini öyle güzel anlatıyor ki. Berger'in hiç kimseyi tanımadığı bir şehirde kendine olan öfkesini, hırsını, tutkusunu ve sonunda ise pişmanlıklarını anlatan Zweig, yapmış olduğu betimlemelerle beni bir kez daha kendine hayran bıraktı. 67 sayfalık kısacık bir kitapken, bitmemesi için her gün yalnızca 2 sayfa okumak istedim. Zaten öyle bir yanı var ki Berger'in hikayesinin, hemen herkes kendinden bir parça ondan bulacağı için hikayeyi asla unutmuyorsunuz ve kaldığınız yerden sanki yeni okumuş gibi devam ediyorsunuz. Kitabın başında kitap ismini Karla'nın saçlarından alıyor derken, sonunda çok başka bir şeye bağlanıyor aslında. Kitaplığında bulunmayanın hemen alması, bulunanın da okumak için ertelememesi gereken kitaplardan biri..