Merhabalar,
Öncelikle belirtmek isterim ki kitap bir felsefeye giriş kitabıdır. Bu düşüncemi birkaç fikrimi belirterek savunmak isterim.
Kitabın non-teist düşünüş tarzını empoze ettiğinden bahsetmişsiniz. Oysa Gaarder, özellikle 'Ortaçağ' bölümünde Tanrı'yı çokça över, mükemmelliğinden, her şeyi bildiğinden bahseder. Gaarder "non-teist" bir görüş öne sürüp okuyucuyu manipüle etmeye çalışmamaktadır. Bunu belirtmek isterim.
Bir diğer nokta ise felsefe "düşünme ve sorgulama sanatı"dır. Sorgulamaları çelişkiye düşerek yaparız. İki zıt fikir bizi çelişkiye düşürür, bunu sorgularız. Bilinmeyen bizi felsefeye iter. Cevaplama isteği bizi felsefeye iter. Kitapta hem non-teist düşünceden, hem semavi dinlerden, hem teizimden bahsediyor. Tek bir düşünceye odaklı değil. Okuyucuya hepsini anlatarak kendini ve anlattıklarını sorgulamasını amaçlıyor. Örneğin bir kısımda Tanrı'nın varlığından bahsederken bir kısımda da Tanrı'nın var olup olmama ihtimalinden bahsediyor filozofların hayatlarından yola çıkarak. Burada amaç okuyucuyu çelişkiye düşürüp "felsefe"ye yöneltmek.
"Felsefe tarihi üzerine bir roman" adı altında satılmasının temel sebebi tarihsel olarak filozofların hayatını, felsefi düşünceleri ve zamanları detaylıca kurgusal olarak inceliyor olması. "Felsefe tarihi" de budur zaten :)
Okuduğunuz için teşekkür ederim, umarım düşüncelerimi aktarabilmişimdir, iyi okumalar :)