Gönderi

Mülteci Olmak...
Yolcu gemisinde mültecilerimle tekrar karşılaştım. Bu yolcu gemisine de hafif bir kaygı havası hakimdi. Yolcu gemisi bu köksüz bitkileri bir kıtadan diğerine naklediliyordu. Kendi kendime "Ben bir yolcu olmak istiyorum, bir göçmen olmak istemiyorum. Kendi vatanımda başka yerlerde gereksiz olacak o kadar çok şey öğrendim ki," diyordum. Fakat işte benim göçmenlerim de ceplerinden adres defterlerini, kimlik kalıntılarını çıkartıyorlardı. "Biliyor musunuz," diyorlardı, "ben şuyum... şu şu şehirdenim... falanca kişinin dostuyum... şu şu kişiyi tanır mısınız?" Ve size bir arkadaşın veya bir mesleğin veya bir hatanın hikayesini veyahut onları herhangi bir şeye bağlayabilecek herhangi bir hikayeyi anlatmaya koyuluyorlardı. Fakat vatanlarını terk ettiklerine göre, bu geçmişe dahil hiçbir şey bir işlerine yaramayacaktı. Her şey henüz çok sıcak, çok taze, çok canlıydı. Tıpkı aşk hatıralarının da en başlarda olduğu gibi. Aşk mektuplarını bir araya toplayıp bir deste yaparsınız. Bunlara birkaç hatıra eklersiniz. Hepsi büyük bir özenle birbirine tutturursunuz. Ve bir yadigarlar önce hüzünlü bir cazibe yaratır. Sonra mavi gözlü, sarı saçlı bir güzel geçer ve yadigarlar ölür. Zira arkadaş da, meslek de, memleket de, eve dair hatıralar da artık bir işe yaramadıkları takdirde renklerini kaybeder. Onlar da bunu hissediyordu. Nasıl Lizbon mutluluk oyunu oynuyorsa, onlar da kısa sürede döneceklerine inanıyormuş gibi yapıyorlardı.
Sayfa 14 - kırmızı kedi yayıneviKitabı okudu
·
9 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.