Gönderi

Şairligin değil, şiir yazmanın tadını çıkarıyorlardı.
Haydar Ergülen'in bir sözünü hatırlıyorum: “Şair ne zaman şiirine benzer? Elbette şiirinin önüne geçmediği zaman, şiirinden bir adım, birkaç adım geride durduğu zaman.” “Şiirinin önüne geçmeyen şair” deyince, aklıma ilk gelen ad Ahmet Muhip Dıranas oluyor. Dıranas, Kar'ını, Olvido'sunu yazmış, Ergülen'in deyimiyle “kendini şaman büyücüsü, eski zaman bilicisi” olarak görmemiş, “şiirinin omuzunda bir yük olarak durmamış”tır. Necatigil de öyleydi. Cahit Külebi de. Necati Cumalı da. O kuşağın birçok şairi de. Yazdıklarını serçeler gibi gökyüzüne salıyor, ama kartallaşıp onların peşine düşmüyorlardı. Şairligin değil, şiir yazmanın tadını çıkarıyorlardı. Birer kartaldılar aslında. Ama uçurdukları serçelere hükümdarlık taslamıyorlardı hiçbir zaman. Birlikte kanat çırpıyorlardı.
Sayfa 12 - Ketebe YayınlarıKitabı okudu
·
12 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.