Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

545 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
DUNE SADECE BİR BİLİMKURGU ESERİ DEĞİLDİR
BÖLÜM 1: SİYASET Paul Muaddib çöle doğru terk-i diyar eyledikten yıllar sonra, devletin başında kardeşi Aila bulunurken "hükümetle din birleşmişti ve kanunu çiğnemek günah olmuştu." Ancak şunu da belirtmek gerekir ki, devlet denilen "canavar" için geçerli bir günah yoktur; çünkü bu "canavar", “Yeryüzünde benden büyük yok: Ben tanrının düzen kuran parmağıyım”(1) diyerek günahı, sevabı kendisi belirler ve bunlara halkın mutlak surette riayet etmesini bekler. Ama belirtmemiz gerekir ki bir toplumu bu duruma götüren onların ta kendileridir. Çünkü "Birçok şeyi yok eden kayıtsızlık illetidir," ve bu illet nedeniyle "uygarlıklar bile ölür." Uygarlıkların devamlılığı ve yükselmesi için elzem olan herkesin mutlak bir eşitlik içinde yaşamaları değildir. Eşitlik hoş bir rüya ve hayaldir. Ulaşmak istediğimiz bir ütopyadır ama ulaşamayacağımız gerçeğinin farkında olmazsak bir distopyadır. Bununla birlikte "insanlar yalnızca sosyal adaletin olduğu bir kardeşlik içinde varlıklarını sürdürebilirler." Burada eşitlikten anladığım olgunun, her insanı aynı mutlak kalıba sokmak veya herkesten aynı şeyleri beklemek ve bunların devamlılığı için farklılıkları sindirmek veya yok etmek olduğunun altını çizerek olası bir kafa karışıklığını önlemiş olurum zannederim. Çünkü, "her uygarlık yarattığı bireylerin niteliğine dayanır. Eğer insanları fazla organize ederseniz, fazla yasallaştırıyorsanız, büyüklüğe yönelik güdülerini bastırırsanız çalışamazlar ve uygarlıklar çöker." Bir devletin kanunları dünyanın en demokratik kanunları bile olsa o kanunları uygulayacak merci antidemokratik ve hatta despotik ise o ülkenin fiilen bir diktatörlük olması kaçınılmazdır. Çünkü "iyi yönetimler hiçbir zaman kanunlara dayanmaz, yönetenlerin kişisel niteliklerine dayanır … bu yüzden, yönetimin en önemli unsuru, liderleri seçme yöntemidir." Bununla birlikte bir lider başlangıçta ne kadar iyi olursa olsun devamında etrafındaki farklı sesleri ortadan kaldırırsa, çevresinde sadece onun duymak istediğini söyleyen insanlar kalır ve "Kendi düşüncelerinin pis kokusu içinde çürümekten daha zehirli bir şey düşünemiyorum."(*) Bunlardan dolayı Leto, babasının yarıda bıraktığı işi tamamlamak ve hatta onu geçmek istiyorsa "Oraya, devletin bittiği yere – oraya bakın kardeşlerim! Görmüyor musunuz gökkuşağını ve Üstinsana giden köprüleri? –"(1) diyen Zerdüşt'e kulak vermelidir. BÖLÜM 2: PSİKOLOJİ (*) ile bir önceki bölümde kullandığım, "Kendi düşüncelerinin pis kokusu içinde çürümekten daha zehirli bir şey düşünemiyorum," sözünü bu bölümde de kullanabilirim. Çünkü insan egosuyla savaş veren bir canlı. Egosunu sağlıklı bir seviyede tuttuğu vakit çok iyi ve başarılı bir insan ortaya çıkarken bu denge şaştığı vakit insanı tiksindiren bir canlı türer. Kendi doğrularından başkasına hayat şansı vermeyen bir insan yavaş yavaş çürümeye başlar. Kendi düşüncelerini yayarak canlılığını devam ettirmek ister ama uzun vadede başarılı olamaz. Çünkü "kısa vadeli beklentiler hiçbir zaman uzun vadede daima başarısızlığa uğrar." Çevremizde oldukça mağrur ve gururlu insanlar bulunabilir. Öyle ki bunların içinde lafa gelince mangalda kül bırakmayanlar da vardır. Ancak "mağrur olanların tek yaptığı, şüpheleri ve korkularını gizlemek için kale duvarları inşa etmektir." Bu duvarların günümüzdeki bir versiyonu ise anonim takılmaktır. Kadın arkadaşlar daha fazla tanık olmuşlardır anonim olmanın insanlara verdiği güvenin zararlı sonuçlarını; sık sık bu tarz hesaplardan tacize varan mesajlar alırlar malesef. Bu durum sadece bir boyutu ve günlük hayatta da farklı farklı duvarlar inşa edilir: zayıflıklarını görmezden gelme hatta bunları başkalarına yansıtma, sonra da bu yansımalarla kavga etme; kendinden kaçmak için yeni bir kişilik bulma ve onu tutkuyla sahiplenme, veya olmak istenilen, kendisine özenilen birini rol model alma; "Kendinden çok söz etmek kendini gizlemenin de bir yoludur."(2) Çünkü, böylelikle başkasının senin hakkındaki olası düşüncelerine istediğin şekilde yön verirsin ve ne kadar çok kendinden söz edersen, o kadar etkili olursun. Bununla birlikte şunu da belirtmeden geçemem bu noktayı: "her insanın an­layışı ne kadar eksikse (o, ne denli büyük oranda yanılıyorsa) tam da o kadar boş gururu vardır."(3) Çok uzun zamandır salt akıldan ibaret bir canlı olduğumuza inandık. Bunun belki en absürd sonucu, aşkı cinsellikten ayrı yüksek bir idea olarak görmemizdir. Öyle ki aşka ulaşınca -ama seks yapmadan- tanrısal bir varlık olacağımızı zannederiz içten içe. Seksin onun büyüsünü bozacağına da inandırılmışızdır; bunun nedeni ise cinselliğin, kendisinden çok korkulan dürtülerin kapısını açabilecek en güçlü eylem olmasıdır. Bundan dolayı bilhassa dinler ve adamlarının yoğun gayretiyle cinsellik çok katı bir tabu olmuştur. Ancak, "en derinlerdeki dürtülerimizi gizlemeye çalıştığımız zaman tüm varlığımız ihaneti haykırır." Papazların bulaştığı cinsel olayları belki de bu yüzden sık sık haberlerde görürüz. Ne kadar gizlersen o kadar haykırır. Bunlardan dolayı Nietzsche, aklı temsil eden Apollon'un karşısına dürtülerin temsil eden Dionysos'u çıkararak "Dionysos’un büyüsüyle yalnızca insanla insan arasındaki bağ yeniden kurulmuş olmaz: yabancılaşmış, düşman ya da boyunduruk altına alınmış doğa da, kaybolmuş oğluyla, insanla barışma şenliğini kutlar yeniden,"(4) der. BÖLÜM 3: FELSEFE İnsanın tarih boyunca üzerine en çok düşündüğü konu neden var olduğu ve içinde varlık bulduğu bu hayatın manasının ne olduğudur. Bu, insan için ekmek ve su kadar elzem ama baldıran kadar da zehir içeren bir konudur. Çünkü; evrensel bir anlam yoktur ama bu, insanın zihnine taşıması zor bir ağırlık yükler. Bundan kurtulmak içindir ki, insanlar 21. yy'da hala binlerce sene önceki insanların oluşturduğu dinlere inanabiliyorlar. Ancak bu konu üzerinde kafa patlatırken çoğu kez bir noktayı atlarız: "Bir insanin yaşamı hakkında hiçbir gizem yoktur. Bu, çözülecek bir problem değil tecrübe edilecek bir gerçekliktir." "Problem" veya "tecrübe edilecek gerçeklik" seçeneklerinden hangisi sizin için öncelik sahibi ise hayatınız da derinden etkilenip bu yönde şekillenecektir. "Her hüküm hatanın eşiğindedir," "Bilgi, belirsizliğin kıyısındaki sonsuz bir maceradır," "Yaşam, evrenin kendisini ifade etmek için kullandığı bir maskedir," "Kesinlikten uzak durun! Yaşamın en derin emri budur. Yaşamın bütün konusu budur," Çünkü; "Dünya bize mantıklı görünüyor çünkü onu biz mantıklı yaptık."(5) BÖLÜM 4: DİN/TEOLOJİ "Din, çocuğun yetişkine öykünmesidir. Din, geçmiş inançları içerir: Bir tahmin olan mitoloji; evrendeki güvenle ilgili gizil varsayımlar: İnsanların kişisel gücü ararken yaptığı açıklamalar; din, hepsinin aydınlanma zerreleriyle birbirine karışmış halidir." Bunu şu şekilde açtığımızda Frank Herbert'ın, birleşik bir cümle içinde din kavramını en az dört alandan yola çıkarak tanımladığına şahit olabiliriz: "Din, çocuğun yetişkine öykünmesidir" = Psikoloji "Din, geçmiş inançları içerir: Bir tahmin olan mitoloji" = Tarih "Evrendeki güvenle ilgili gizil varsayımlar" = Felsefe ve bilim ve belki de mistisizm "İnsanların kişisel gücü ararken yaptığı açıklamalar; din" = Siyaset Benim paragraftan kırptığım şu sözle de muhteşem şekilde tamamlar Frank Herbert din kavramını: "Ve daima dile getirilmemiş en yüce buyruk şudur: 'SORGULAMAYACAKSIN!'" BİTİRİRKEN: Serinin üçüncü kitabına, ilk ikisine yaptığım incelemelerden farklı bir inceleme yazmak istedim. Bunun nedeni, Frank Herbert'ın bu bilimkurgu serisinin içinde aslında farklı farklı konu başlıkları altında yoğun anlatımların bulunduğunu göstermek istememdir. Lotr'u çok çok sevmeme karşın dürüstçe ifade etmeliyim ki, Dune, Lotr'a göre çok daha derin bir eser ve farklı disiplinlere daha fazla eğilmiş bir yapıttır. En basitinden, Lotr'dan alıntılayacak anlamlı, derin, farklı disiplinlerden sözler pek bulamazsınız ama Dune'de ise epeyce bulabilirsiniz. Ama bu demek değil ki, Lotr kötü, tabiki değil hatta merak ediyorsanız Lotr her zaman benim gönlümde Dune'dan daha önde olacaktır. Kitaptan fazla alıntı yaptığımın farkındayım ki belirttiğim üzere bunu bilerek, bir plan ve amaç dahilinde yaptım. Bu alıntıları yer yer birbirine bağlarken ve bunlar arasındaki uyumu sağlamak adına anlık düşünceler kullandım. Yani, yazıda kaleme aldığım her düşünceyi yüzde yüz benimsiyor değilim amma velakin, çoğunu yüzde yüze yakın şekilde benimsiyorum. Keyifli okumalar DİPNOT: 1: #52820679 2: #84010772 3: #50632881 4: #39425218 5: #83827536
Dune Çocukları
Dune ÇocuklarıFrank Herbert · Kabalcı Yayınevi · 20084,067 okunma
··
2.840 görüntüleme
Semih Doğan okurunun profil resmi
Kitabı sıkıp suyunu çıkarmışsın resmen. Harika bir inceleme olmuş Kaan. Ellerine sağlık. Yalnız şu 9’lar 10’a dönerse çok daha mutlu olacağım :)) Şaka bir yana, beğenerek okuyor olman beni çok memnun ediyor. Katkıların için teşekkürler.
Kaan okurunun profil resmi
Teşekkür ederim Semih, beğenmene sevindim. Kitaplara 10 puan vermeyerek bu sıra egomu tatmin ediyorum kendimce, geçen gün
Kefaret
Kefaret
e 10 verdim kitabı bitirdikten sonraki anlık heyecanla, hemen 9'a düşürdüm :)))
fazi okurunun profil resmi
Kaan, incelemene bayıldım. Neredeyse her konuya değinmişsin. Din, felsefe ve daha fazlası bu sefer daha çok etkiliyor okuyucuyu. Özellikle Leto ve Muad'Dib arasındaki benzerlikleri ve farkları görmek bende farklı hisler uyandırmıştı. Tanrı İmparatoru için ne düşüneceksin bakalım. Hep birlikte geçtik Tanrı Imparatoru'na. Keyifle oku... :)
Kaan okurunun profil resmi
Teşekkür ederim Fazi, beğenmene sevindim. Bakalım Tanrı imparatoru nasıl seyredecek olaylar :))
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.